Çocuk işçiliğine yasal kılıf: MESEM sistemi ve erken yaşta terk edilen okullar, Türkiye’nin geleceğini tehdit ediyor.
Eğitim süresini kısaltmak, çocuk yoksulluğunu kalıcılaştırmak, kız çocuklarının geleceğini karartmak demektir.Bir toplum, okul sıralarını kısaltarak değil, bilimi ve eşitliği büyüterek yükselir.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın 12 yıllık zorunlu eğitim sistemini yeniden tartışmaya açması, yalnızca bir “müfredat düzenlemesi” değildir; bu, Türkiye’nin eğitimde yönünü, sınıfsal yapısını ve toplumsal geleceğini doğrudan belirleyecek bir siyasal hamledir. Görünürde “eğitimi sadeleştirme”, “öğrenciyi erken yaşta meslekle buluşturma” gibi gerekçeler öne sürülüyor; ancak asıl amaç, kamusal eğitimi daraltmak, yoksul aile çocuklarını sistem dışına itmek, eğitim yoluyla sınıf atlama umudunu ortadan kaldırmaktır.
Yapılmak İstenen Nedir?
İktidar, 12 yıl önce kendi eliyle getirdiği 4+4+4 sistemini bugün “yeniden düzenleme” adı altında tartışmaya açıyor. Bu, kendi yanlışını düzeltmek değil; aynı ideolojik hattın yeni bir versiyonunu uygulamaya koymaktır.
Hedef, eğitimi “maliyet kalemi” olarak gören neoliberal anlayışla, tarikat ve cemaatlerin yönlendirdiği muhafazakâr müfredatı birleştirmektir.
Bu yaklaşımın temelinde “herkesin okumasına gerek yok” anlayışı yatıyor. Oysa bir toplumda herkesin nitelikli eğitime erişimi hem ekonomik kalkınmanın hem de demokrasinin temelidir. Eğitim, sosyal sınıflar arasında denge kuran en önemli köprüdür. O köprü yıkılırsa yoksulluk kalıcı hale gelir, eşitsizlik kuşaktan kuşağa aktarılır.
Yaşanan Sürecin Arka Planı
2012’de 4+4+4 sistemi yasalaştığında eğitim sendikaları ve demokratik kitle örgütleri uyarıda bulunmuştu:“Bu sistem, çocukları erken yaşta okuldan koparacak, kız çocuklarının eğitimini yarıda bırakacak, eğitimi nitelikli olmaktan çıkaracaktır.”
Bugün haklı çıktılar. O dönemde yaklaşık 600 bin öğrenci açık liseye devam ediyordu; bugün bu sayı 2,5 milyonu aştı. Bu dramatik artış, eğitimin yapısal krizinin en somut göstergesidir. Açık liseye giden bu çocukların büyük bölümü ne eğitimde ne istihdamda. Bir kısmı sokakta, bir kısmı uyuşturucu tacirlerinin, mafya gruplarının elinde. Kız çocuklarının bir bölümü ise erken yaşta evliliğe zorlanıyor. Türkiye’de 15 yaş altı evlilikler yeniden gündelik hale geldi.
Yoksul Aile Çocukları Nasıl Etkilenecek?
Bu düzenleme hayata geçerse en çok zarar görecek kesim, yoksul ailelerin çocukları olacak. Zengin ailelerin çocukları için bu ülkede her zaman bir çıkış kapısı vardır: özel okul, kolej, yurt dışı eğitimi…
Ama yoksul çocuk için tek çıkış yolu okuldur. Eğitim süresi kısaldığında, yoksul çocuk daha erken yaşta üretime katılmak zorunda kalacak. Sanayide, tekstilde, atölyelerde, kayıt dışı işlerde… 65 yaşında emekli olunabilen bir ülkede 15 yaşında çalışmaya başlayan bir çocuğun 50 yıl boyunca yaşayacağı sömürü ve yoksulluk bellidir.
Kız çocukları içinse tablo daha da vahim. Yoksul ailelerin bir kısmı “okumasına gerek yok” diyerek kızlarını okuldan alacak. Erken yaşta evlilikler artacak. Eğitimden koparılan her kız çocuğu, toplumun geleceğinden koparılmış demektir. Kadının eğitimden dışlanması, bir toplumun üretimden, bilimden, özgür düşünceden dışlanmasıdır.
Okula Gitmeyen Çocuk Ne Yapıyor?
Bu sorunun yanıtını sokak çoktan verdi.
Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre, 15 yaş altı yaklaşık 1 milyon çocuk eğitim dışı.
TÜİK’in 2025 raporuna göre ise güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuk sayısı 612 bin 651.Bu çocukların 202 bin 785’i suça sürüklenme, 279 bin 620’si mağduriyet, 18 bin 561’i kayıp olarak kayıtlara geçti.
Suça sürüklenen çocukların %40,4’ü yaralama, %16,6’sı hırsızlık, %8,2’si uyuşturucu ile ilişkilendirildi.Eğitimden koparılan çocuk, işsizliğin, yoksulluğun ve suçun hedefi haline geliyor.
Çocuk İşçiliğine Kılıf: MESEM
TMMOB’nin 8 Ağustos 2024 tarihli açıklaması, eğitimdeki bu karanlığın resmidir:
“Arda Tonbul, Ulaş Dumlu, Zekai Dikici, Ömer Çakar, Ömer Girgin, Murat Can Eryılmaz, Erol Can Yavuz, Alperen Enes Ural…
MESEM adı altında çalıştırılırken son bir yılda ölüme gönderilen çocuklardı.” MESEM, çocuk emeğini “staj” adı altında meşrulaştıran bir sistemdir.
14 yaşındaki çocukların tehlikeli işlerde çalıştırılması, eğitim değil; çocuk haklarının ihlalidir.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 18 yaş altını çocuk sayarken; Milli Eğitim Bakanlığı, bu çocukları fabrikalara, atölyelere, inşaatlara yönlendiriyor.
Bu ölümler “çıraklık eğitimi” değil, çocuk işçiliği cinayetleridir.
Yapılması Gerekenler
- Okul öncesi eğitim zorunlu hale getirilmeli.
3–6 yaş arası tüm çocuklar kamusal kreş ve anaokulu hizmetine erişebilmelidir. - Zorunlu eğitim süresi korunmalı, niteliği artırılmalıdır.
Sorun sürede değil, öğretmen açığında ve müfredatın niteliğindedir. - Kırsal bölgelerde okullar yeniden açılmalıdır.
Taşımalı eğitim, çocukları okuldan koparıyor. - Kız çocuklarına özel destek programları uygulanmalıdır.
Ücretsiz ulaşım, yemek, burs ve barınma desteği zorunlu hale getirilmelidir. - Mesleki eğitim sömürüye değil, üretime hizmet etmelidir.
Almanya örneğinde olduğu gibi denetimli, güvenli staj sistemi kurulmalıdır. - Eğitimde sosyal devlet anlayışı geri dönmelidir.
Ücretsiz beslenme, kırtasiye, okul kıyafeti ve hijyen desteği sağlanmalıdır. - Açık lise sistemi reforme edilmelidir.
Açık liseler yeniden örgün eğitime geçişin aracı olmalıdır.
Somut Önerim: 14 Yıllık Güçlü Eğitim Modeli
Eğitim sistemini kısaltmak değil, bütünleştirmek gerekir.
Önerim nettir:
• 2 yıl okul öncesi (3–6 yaş)
• 5 yıl ilkokul
• 3 yıl ortaokul
• 3 yıl lise
Toplam 13 yıl süreli güçlü eğitim modeli, hem çağdaş dünyayla uyumludur hem de çocukların gelişim evrelerini dikkate alır.
Eğitim süresi artar, ama çocuk erken yaşta öğrenmeye başlar; yani okuldan erken kopmaz, hayata erken hazırlanır.
Son Söz;
Eğitim, bir ülkenin geleceğini inşa eder.
Eğitimi kısaltmak, geleceği kısaltmaktır.
Okuldan kopan her çocuk, Türkiye’nin kaybettiği bir umuttur.
Bu ülkenin görevi, hiçbir çocuğu karanlığa bırakmamaktır.
Kız çocuklarının, yoksulların, kırsalda yaşayanların eğitimini kısaltmak, geleceğini karartmaktır.





