İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verileri, çocuk işçiliğinin kentlere kaydığını, MESEM programlarıyla yaygınlaştığını ve kapitalist sistemin ucuz işgücü ihtiyacını artırdığını ortaya koyuyor.
Çocuk İşçiliğinde Ölüm Oranları Yükseliyor
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) verilerine göre 2024-2025 eğitim-öğretim yılında en az 72 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti. Bir önceki dönemde 66 olan ölümler, yüzde 10’luk artış gösterdi. Bu durum, çocuk işçiliğinin yoksulluk ve güvencesizlik ekseninde derinleştiğinin en açık göstergesi olarak yorumlanıyor.
İSİG, çocuk işçiliğini uluslararası tanıma göre 18 yaş altındaki tüm çocuklar olarak sınıflandırıyor. Resmi verilerde yaşın tespitinde sınırlılık bulunmasına rağmen, bazı kaynaklar 18 yaşındaki çocuk işçileri de kayıtlara dahil ediyor.
Ölüm Riski Kırsaldan Kentlere Kaydı
Çocuk işçiliğinin sektörel dağılımına bakıldığında, tarımda 20, sanayide 19, inşaatta 17 ve hizmet sektöründe 16 çocuk işçinin hayatını kaybettiği görülüyor. Oransal olarak, tarım ölümleri yüzde 28 ile önde. 2013-2014 yıllarında bu oran yüzde 65 civarındaydı.
Ancak güncel belirleyici trend, çocuk işçiliğin merkezinin artık kentler olmasıdır. Pandemi ve ekonomik kriz, kentsel yoksulluğu derinleştirerek çocuk işçiliğini Organize Sanayi Bölgeleri ve kent merkezlerine taşıdı. Çocuklar artık sokaklarda, atölyelerde, fabrikalarda görünür bir şekilde çalıştırılıyor.
MESEM: Eğitim mi, Ucuz İşgücü mü?
MESEM (Mesleki Eğitim ve Sanayi İşbirliği Merkezleri), 2016’dan sonra yaygınlaşarak mesleki eğitim adı altında çocuk işçiliği kitleselleştiren bir sistem haline geldi. 505 bin MESEM öğrencisinin 18 yaş altı olması, çocuk emeğinin “okulda bir gün, işyerinde dört gün” düzeniyle normalleştirildiğini ortaya koyuyor.
Son iki eğitim-öğretim yılında MESEM kapsamında en az 15 çocuk işçi sanayi ve inşaat sektörlerinde çalışırken yaşamını yitirdi. Bu uygulama, çocukların eğitiminin değil, ucuz işgücünün öncelendiğini gözler önüne seriyor.
Çocuk İşçiliği Kapitalizmin Güncel Stratejisi
TÜİK verilerine göre, 15-17 yaş grubunda işgücüne katılma oranı 2024 yılında yüzde 24,9’a ulaştı. Yaklaşık 970 bin çocuk kayıtlı işçi olarak yer alıyor; kayıt dışı ve 15 yaş altı çocukları eklediğimizde sayı 3-4 milyona ulaşıyor.
Orta Vadeli Program, Kalkınma Planı ve Ulusal İstihdam Stratejisi, mesleki eğitim politikaları aracılığıyla çocuk işçiliğini sistematik olarak destekliyor. OSB’lerde ve Teknoparklarda mesleki eğitim merkezleri açılması, özel sektörle işbirliği, staj ve işbaşı eğitimleri gibi düzenlemeler, çocuk emeğini kapitalist üretim ihtiyaçlarına göre şekillendiriyor.
Talepler ve Acil Önlemler
2025-2026 eğitim-öğretim yılı başlarken İSİG’in talepleri şöyle:
- Çocuk işçilik yasaklanmalı, mesleki eğitim çocuk gelişimine uygun şekilde düzenlenmeli, MESEM’ler kapatılmalıdır.
- Eğitim tamamen parasız olmalı, 4+4+4 sistemi kaldırılmalı, müfredat bilimsel temelde yenilenmelidir. Öğrencilere yeterli beslenme ve ulaşım desteği sağlanmalıdır.
- Çocukların yaşam alanları güvenli ve gelişimlerine uygun hale getirilmelidir.
- Çocuk işçiliğe ve paralı eğitime karşı güçlü bir gençlik hareketi oluşturulmalıdır.
Çocuk işçiliği, Türkiye’de yalnızca ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda eğitim, sosyal politika ve çocuk hakları açısından acil bir krizdir. Veriler ve gözlemler, devlet ve sermaye politikalarının çocukların yaşamını tehlikeye attığını ortaya koyuyor.





