27. Dönem Ankara CHP Milletvekili Yıldırım Kaya, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in zorunlu eğitim süresini 12 yılın altına düşürmeye yönelik hazırlıklarına tepki gösterdi. Kaya, bu adımın Cumhuriyet’in temel eğitim devrimlerine yönelik “açık bir meydan okuma” olduğunu belirterek, “Laik ve bilimsel eğitime darbe girişimiyle karşı karşıyayız” dedi.
Laik ve Bilimsel Eğitime Darbe Girişimi
Kaya, yaptığı yazılı açıklamada, Bakan Tekin’in eğitim sistemini bir “yap-boz tahtasına” çevirdiğini vurguladı.
Zorunlu eğitimin kısaltılmasının yalnızca teknik bir düzenleme değil, laik, bilimsel ve kamusal eğitimin tasfiyesi anlamına geldiğini belirterek; “Bu girişim Cumhuriyet’in eğitim anlayışından bilinçli bir kopuşu temsil ediyor. Eğitim, ulusal bağımsızlığın ve toplumsal aydınlanmanın temeliydi. Bugün bu temelin altı oyulmak isteniyor.” ifadelerine yer verdi.
Zorunlu Eğitimin Kısaltılması, Yoksul Halkın Çocuklarını Kaderine Terk Etmek Demektir
Kaya, zorunlu eğitimin kısaltılmasının çocukları ucuz işgücüne yönlendireceğini, kız çocuklarının eğitimden kopmasına yol açacağını ve yoksul ailelerin çocuklarını kaderine terk edeceğini söyledi.
“Verimlilik” ya da “kamuoyu talebi” gibi ifadelerin bu politikayı meşrulaştırmak için kullanılan “kılıflar” olduğunu belirten Kaya, “Bu tercih, eğitim hakkına ve eşit yurttaşlık ilkesine doğrudan saldırıdır” dedi.
“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” Reform Değil, İdeolojik Tasfiye Programıdır
Bakanlığın yürürlüğe koyduğu “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”nin de bu dönüşümün parçası olduğunu aktararak, söz konusu modelin “sorgulayan birey yerine itaat eden kuşaklar yetiştirmeyi amaçladığını” belirtti.
Kaya “Laik ve bilimsel kazanımları hedef alan bu adımlar reform değil, ideolojik bir tasfiye programıdır. Bu yönelim, Tevhid-i Tedrisat Devrimi’ne karşı planlı bir saldırıdır.” ifadelerine yer verdi.
Mesele Teknik Değil, Ülkenin İstikbalidir
Laikliğin aşınmasının özgür düşünceyi yok edeceğini, kamusal eğitimin zayıflamasının yoksul çocukların geleceğini karartacağını vurgulayan Kaya, “Bilim terk edilirse ülke dogmaya teslim edilir. Bu nedenle mesele sadece teknik değil, ülkenin istikbalidir.” ifadelerini kullandı.
“Sessizlik Seçeneğimiz Yok” – Topluma Ortak Mücadele Çağrısı
Tüm toplumsal kesimlere çağrıda bulunarak sessiz kalınmaması gerektiğini ifade eden Kaya; “Eğitim emekçileri, veliler, sendikalar, üniversiteler ve yurttaşlar bu gidişata karşı ortak bir irade ortaya koymalıdır. Kamusal, laik ve nitelikli eğitim talebi bir hak olduğu kadar ertelenemez bir sorumluluktur.” dedi.
Yıldırım Kaya, açıklamasını şu ifadeyle tamamladı; “Türkiye’nin ilerici birikimi, eğitim devrimlerine sahip çıkacaktır.”
Açıklamanın tamamı şu şekilde;
Laik ve Bilimsel Eğitime Darbe Girişimi
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, eğitim sistemini yap-boz tahtasına çevirmekle kalmıyor; Cumhuriyet’in eğitim devrimlerine açıkça meydan okuyor. Zorunlu eğitimi 12 yılın altına düşürme hazırlığı bu meydan okumanın en tehlikeli ve doğrudan adımıdır; hedef laik, bilimsel ve kamusal eğitimi tasfiye etmektir.
Söz konusu girişim, Cumhuriyet’in eğitim anlayışından bilinçli bir kopuşu ifade ediyor. Cumhuriyet’in kurucuları için eğitim, ulusal bağımsızlığın ve toplumsal aydınlanmanın temeliydi. Bugün zorunlu eğitimin kısaltılması; çocukları ucuz işgücüne sürmek, kız çocuklarını okuldan koparmak ve yoksul halkın çocuklarını kaderine terk etmek anlamına geliyor. “Verimlilik” ya da “kamuoyu talebi” söylemleri, bu müdahaleyi gizlemek için kullanılan kılıftan ibarettir; amaç eğitimin laik ve bilimsel niteliğini törpülemektir. Bu tercih, eğitim hakkına ve eşit yurttaşlık ilkesine doğrudan saldırıdır.
Eğitim süresine müdahale, içerikteki dönüşümle el ele yürüyor. “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adıyla yapılan değişiklikler, sorgulayan bireyi değil, itaat kültürünü beslemeyi amaçlıyor. Laik ve bilimsel kazanımları hedef alan bu adımlar, reform değil ideolojik bir tasfiye programıdır. Bu yönelim, Tevhid-i Tedrisat Devrimi’ne karşı planlı bir saldırıdır.
Laiklik aşınırsa özgür düşünce ölür; kamusal eğitim zayıflarsa yoksulların geleceği karanlığa gömülür; bilim terk edilirse ülke dogmaya teslim edilir. Bu nedenle mesele teknik değil, ülkenin istikbalidir.
Sessizlik seçeneğimiz yoktur. Eğitim emekçileri, veliler, sendikalar, üniversiteler ve tüm yurttaşlar, bu gidişata karşı ortak bir irade ortaya koymak zorundadır. Kamusal, laik ve nitelikli eğitim talebi bir hak olduğu kadar ertelenemez bir sorumluluktur.
Türkiye’nin ilerici birikimi, eğitim devrimlerine sahip çıkacaktır!





