Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, Türkiye Cumhuriyeti’nin en temel kazanımlarından biri olan millî eğitimi, yıllar içerisinde sistemli biçimde millilikten uzaklaştırmıştır. Özellikle Yusuf Tekin’in Millî Eğitim Bakanlığı döneminde bu yönelim, artık açık bir siyasi müdahale biçimine dönüşmüştür.
Yusuf Tekin, eğitimin gerçek sorunlarını çözmek yerine; toplumu kutuplaştıran, Cumhuriyet’in temel değerleriyle hesaplaşma niyeti taşıyan uygulamalarıyla dikkat çekmektedir. Son olarak, ara tatilin başlama tarihini özellikle 10 Kasım gününe denk getirmesi, bu yaklaşımın en çarpıcı örneklerinden biridir.
Bu tercih, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik yaklaşımı açıkça ortaya koymaktadır. Öğrencilerin 10 Kasım’da okullarında Atatürk’ü anmalarının, onu anlamalarının ve saygı göstermelerinin önüne geçilmeye çalışılmaktadır. Bu, yalnızca tarihsel hafızayı silme çabası değil; çocuklarımızın aydınlık geleceğine de bir darbedir.
Oysa Yusuf Tekin’in öncelikli görevi, eğitimin temel sorunlarını çözmektir.
Ancak bugün;
• Derslik yetersizliği nedeniyle öğrenciler kalabalık ve sağlıksız ortamlarda eğitim görmekte,
• Temizlik ve güvenlik personeli eksikliği okullarda hijyenik ve güvenli ortamı imkânsız hâle getirmekte,
• Yetersiz beslenme, özellikle yoksul bölgelerde çocukların gelişimini tehdit etmekte,
• Servis eksikliği, kırsalda çocukların okula erişimini engellemekte,
• Ataması yapılmayan öğretmenler yüzünden insan kaynağı krizi büyümekte,
• Kapatılan köy okulları hâlâ açılmamış, kırsalda eğitim tamamen dışlanmaktadır.
Bütün bu acil başlıklar ortadayken, Yusuf Tekin eğitim kamuoyunu “Millî Eğitim Akademisi” gibi gereksiz ve ideolojik projelerle oyalamaktadır. Öğretmenleri yeniden sınava tabi tutmak, eğitim fakültesi mezunlarının emeğini ve mesleki onurunu yok saymaktır.
Oysa çözüm sınav değil; liyakat, atama ve güvenceli istihdamdır.
Eğitim; siyasi iktidarın ideolojik hesaplarına hizmet edecek bir alan değildir. Ne Millî Eğitim Bakanlığı ne de Millî Savunma Bakanlığı, partilerin arka bahçesi olarak görülemez. Bu kurumlar, ulusun ortak çıkarlarını esas alan bir anlayışla, tüm siyasi görüşlerin üzerinde tutulmalıdır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Eğitimde feda edilecek tek bir fert yoktur.” sözü bugün her zamankinden daha güçlü biçimde hatırlanmalıdır. 10 Kasım sadece matem günü değil; Atatürk’ün eğitim devrimlerine sahip çıkma günüdür.
Yusuf Tekin’in izlediği eğitim politikaları açıkça göstermektedir ki, kendisi yalnızca bir bakan değil; AKP iktidarının ideolojik hedeflerinin uygulayıcısıdır. Eğitimde millilikten, bilimsel yaklaşımdan ve laiklik ilkesinden uzaklaşılması; Türkiye’nin geleceğini ipotek altına almaktır.
Bu nedenle;
eğitim emekçileri, sendikalar, öğrenciler, veliler ve toplumsal muhalefetin tüm bileşenleri olarak birleşmeli,
bu ideolojik kuşatmaya karşı topyekûn bir mücadele yürütmeliyiz.
Çünkü çocuklarımızın geleceği,
memleketimizin kaderidir.