CHP’nin 4-5 Kasım 2023 Tarihindeki 38. Olağan Kurultayı Hakkında Soruşturma Başlatıldı
4-5 Kasım 2023 tarihlerinde gerçekleştirilen Cumhuriyet Halk Partisi’nin 38. Olağan Kurultayı’na ilişkin olarak, delegelere “para, telefon ve ev verildiği” iddiaları üzerine bir soruşturma başlatıldı. Söz konusu iddialar, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan bir ihbarla gündeme geldi. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı dosyayı değerlendirerek yetki bakımından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi ve Ocak 2024 itibarıyla resmî bir soruşturma başlatıldı.
Bu iddialar kamuoyuna yansıdıktan sonra, CHP’nin 7. Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, 20 Kasım 2023 tarihinde yayımladığı 36 saniyelik videolu açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Sevgili Cumhuriyet Halk Partisi Ailem, Kurultayımızdan sonraki süreç üzerine birkaç şey söylemek istiyorum. Gerek sosyal medya gerekse televizyon programlarında partimizi ve delegelerimizi yıpratmak için parti kültürümüzle asla bağdaşmayan çirkin iftiraları üzülerek takip ediyorum. Muhakkak ki bu kumpaslara yeltenen art niyetli gruplar olmuştur ya da olacaktır ama partimizi ve delegelerimizi kimsenin yıpratmasına asla izin vermem.
Güzel günlerde görüşmek dileğiyle, sağlıcakla kalın.”
Bu açıklamayla Kılıçdaroğlu, partiye nasıl sahip çıkılması gerektiğini net biçimde ortaya koydu.
İlerleyen dönemlerde, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çeşitli konuşmalarında CHP Kurultayı’nı “şaibeli” olarak nitelendirdi. Özellikle 1 Şubat 2025 Cumartesi günü, partisinin Manisa İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:
“14-28 Mayıs seçimlerin kaybedilmesinin bütün faturasını Bay Kemal’e çıkartıp şaibeli bir kurultayla kendisini tehcir ettiler.”
Bu ve benzeri açıklamalara CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel ya da Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri tarafından herhangi bir yanıt verilmemesi üzerine, CHP’nin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 7 Şubat 2025 Cuma akşamı katıldığı KRT TV canlı yayınında, “şaibe” iddialarına ilişkin olarak mevcut parti yönetimine yönelik bir değerlendirme yaptı.
Kılıçdaroğlu, parti yönetiminin bu süreçte şeffaf davranması gerektiğini vurgulayarak şu ifadeleri kullandı:
“Bu konunun muhatabı ben değilim. Mevcut görevdeki arkadaşlardır. Parti yönetimidir. Sayın Genel Başkandır. Açık ve net bir açıklama yapılması gerekiyor. Yapmıyorsanız, sükût ikrardan gelir; o zaman başka bir şey var demektir burada. Bir şey varsa, kesinlikle partinin kirlilikten arınması gerekir.”
Kılıçdaroğlu’nun açıklamasının ardından bazı parti yöneticileri ve televizyon kanallarında çalışan kimi “gazeteciler” Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu davanın açılmasını istediği ve soruşturmanın onun yönlendirmesiyle başlatıldığı yönünde bilinçli bir itibarsızlaştırma ve organize bir linç kampanyası başlattı.
Bu kampanyanın temel nedeni, daha sonra alınan olağanüstü kurultay kararında net biçimde ortaya çıktı; parti içi kamplaşmayı derinleştirmek ve demokrasi kültürünü yok etmek.
Siyasi Gelişmeler ve Toplumsal Tepkiler
18 Mart 2025 tarihinde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun üniversite diplomasının iptali sonrası 19 Mart 2025 sabahı bir şafak operasyonuyla başta Ekrem İmamoğlu olmak üzere, Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık ve yüzün üzerinde üst düzey belediye bürokratı ‘’yakalama kararı’’ ile gözaltına alındı.
Bu karar, hali hazırda iktidara biriken öfkenin patlamasına neden oldu. Amiyane tabirle bardağı taşıran son damlaydı. Bu gelişmeler üzerine Türkiye genelinde, özellikle İstanbul’da, üniversitelerde, meydanlarda, sokaklarda ve evlerde büyük tepkiler oluştu. Her kesimden yurttaşın katılımıyla mitingler ve gösteriler düzenlendi. Özellikle İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin polis barikatını yıkarak başlattığı eylemler ülke çapında üniversite öğrencilerini harekete geçirdi. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, ilk altı günde 1.418 kişinin gözaltına alındığını açıkladı. Gözaltıların ardından 301 genç tutuklandı. İBB’ye yönelik yürütülen rüşvet, ihaleye fesat karıştırma operasyonuyla ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve TMSF tarafından 101 şahsa ait 24 şirkete doğrudan yine şüphelilere ait 28 şirkete de denetim kayyımı atandı.
CHP Olağanüstü Kurultay Kararı
21 Mart 2025 Cuma günü saat 16:30’da CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Saraçhane’de yaptığı basın açıklamasında olağanüstü kurultay kararı aldıklarını şu ifadelerle duyurdu:
“Bugün yeni bir girişimle CHP’ye kayyım atayarak pazar günkü seçime engel olmaya çalışanların hazırlıklarını gördük. Gün içinde aldığımız kararı ve resmi kayıtlara girmiş başvurumuzu memnuniyetle sizlerle paylaşmak isterim. Tüzüğümüzün bana verdiği yetkiye dayanarak, 48. maddenin 6. fıkrası gereğince, en kısa sürede, 15 gün sonra olağanüstü kurultay yapılmasına karar verdik. Bu kararla birlikte kayyım girişimlerinin önünü kesmiş bulunuyoruz.”
Özgür Özel aynı açıklamasında genel başkanlığa aday olacağını da ilan etti.
Cumhurbaşkanı Adaylığı Süreci
23 Mart 2025 Pazar günü, CHP üyelerinin gerçekleştireceği tek adaylı önseçim, dayanışma sandıklarının kurulmasıyla Ekrem İmamoğlu’na destek eylemine dönüştü. Ekrem İmamoğlu 14 milyon 850 bin oy alarak CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak büyük destek gördü.
27 Mart 2025 Perşembe günü toplanan Parti Meclisi oy birliğiyle Ekrem İmamoğlu’nu Türkiye Büyük Millet Meclisi CHP Grubu’na önerdi ve Grup oy birliğiyle İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanı Adayı olarak ilan etti.
CHP’ye Yönelik Girişimler ve Eleştiriler
19 Mart 2025 tarihinde yaşanan operasyon, CHP’ye yönelik bir “siyasi darbe” olarak değerlendirildi. Tüm Türkiye’de yüz binlerce kişinin ayağa kalkmasına rağmen, Ekrem İmamoğlu, altı belediye başkanı, yüzlerce üst düzey belediye bürokratı ve öğrenciler tutuklu olarak cezaevlerinde bulunmaktadır. Hazırlanan iddianamede 266 genç için 3 yıla kadar hapis ve siyasi yasak istenmektedir.
Bu süreç içinde CHP yönetimi olağanüstü kurultay aracılığıyla mevcut yapılarını yeniden tahkim etme çabasına girmiştir. Herhangi bir mahkeme kararı olmamasına rağmen partiye kayyım atanacağı iddiaları ortaya atılmıştır. CHP 38. Olağan Kurultayı’nın iptali halinde partiye dışardan bir kayyım atanması ise Siyasi Partiler Yasası’na aykırı olduğu zaten bilinmektedir.
23 Mart Pazar günü yapılacak önseçim engellenecek iddiası gerçekleşmemiştir.
Bütün bu gelişmeler ışığında Olağanüstü Kurultay kararının arkasında yatan asıl nedenlerin, 38. Olağan Kurultay’ın iptali durumunda olası bir yargı kararının önüne geçmek gerekliliğini fırsata çevirerek Parti Meclisi’ndeki sınırlı sayıdaki ‘’denetlenemezleri’’ etkisiz hale getirmek olduğu anlaşılmaktadır.
Olağanüstü Kurultay Sürecine İlişkin Değerlendirme
Tüm bu siyasi gelişmeler açıkça göstermektedir ki, Cumhuriyet Halk Partisi’nin olağanüstü kurultay kararı, bir “oldu bitti” süreciyle alınmıştır. 19 Mart öncesinde seçmenin açık, parti örgütlerinin fısıltıyla rahatsızlıklarını ifade ettiği Genel Merkez Yönetimi yaşanan kaosu fırsata çevirmeyi hedeflemiştir.
Olağanüstü kurultay kararı alındığında, CHP Tüzüğü’ne göre en az 15 günlük sürenin dokuz günü ilan edilen bayram tatilinde geçmiş, partililerin hazırlık yapabilmesi için yalnızca 6 günlük bir zaman kalmıştır. Bu durum Olağanüstü Kurultay sürecinin bir “oldu bittiye getirmek” amacıyla planlandığını açıkça ortaya koymaktadır.
Olağanüstü Kurultay kararının ardından, 7. Genel Başkan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından destek mesajı yayımlamıştır.
Bazı Kurultay Delegeleri sosyal medya hesaplarından Sayın Kılıçdaroğlu’nu sorumluluk almaya davet etmiştir. Kılıçdaroğlu, Kurultay’a iki gün kala aday olmayacağını net olarak açıklamıştır.
Kararın geç açıklanması yeni bir algı yönetimine ve sosyal medyada linç kampanyasına neden olmuştur.
Bu “oldu bitti’’, Olağanüstü Kurultay’ın yapıldığı alanın fiziki koşullarına da yansımıştır. Kurultay 1500 kişilik kapasitesi olan bir salonda gerçekleştirilmiştir. 1333 kurultay delegesi, onur kurulu üyeleri ve ‘’misafir kartları’’ verilenler dışında hiçbir partilinin salona alınması mümkün olmamıştır. Bu koşullarda, Parti Meclisi ya da Yüksek Disiplin Kurulu’na aday olmak isteyen kişilerin dahi salona girmeleri neredeyse imkânsız hale gelmiştir.
Özgür Özel’in Genel Başkanlığı’nda yürütülen bu sürecin (her zaman bütün sorumluluğun kendisinde olduğunu ifade ediyor), delegelerin kendi iradesiyle ve müdahalesiz biçimde gerçekleşmesi gerektiği açıkken tam tersi olmuştur. Kurultay Delegelerinin iradesi baskı altına alınmıştır.
- Genel Başkan Özgür Özel, kürsüde yaklaşık iki saat süren bir açılış konuşması yaptı. Oysa kurultayın toplam süresi sabah 10.00 ile 16.00 arası, yani yalnızca 6 saatti.
- Açılış konuşmasında geçen iki saat, başka bir adayın kürsüye çıkmasının mümkün olmayacağının açık göstergesiydi. Dahası, bu konuşmasında Sayın Özgür Özel, 52 kişilik Parti Meclisi listesinin, Bilim-Sanat Platformu’nun listesiyle birlikte ve Yüksek Disiplin Kurulu adaylarının da olduğu gibi kabul edilmesini istedi.
- Bu çağrıyla çarşaf listeyle seçime gidildiği söylense de aslında Genel Başkanın anahtar listesinin blok listeye dönüştürüldüğü bir yapı dayatılmış oldu.
Sonuçta 52 kişilik bu listede son sırada seçilen kişi 505 oy alırken, Denge ve Dayanışma listesinden en yüksek oyu alan aday (414 oy) birinci yedek olabilmiştir. Aradaki 91 oy farkı dikkate alındığında, liste dışından seçilme şansı oldukça zayıf kalmaktadır. Buna rağmen Parti Meclisi seçiminde geçersiz oyun 177 olması düşündürücüdür.
Yedek üye sayısı ise 15 olmasına rağmen yalnızca 10 kişiden oluşmuştur. Bunun temel nedeni, yeni CHP Tüzüğü’ne göre delege tam sayısının dörtte birini yani 331 oy alamayan adayın yedek üyeliğe dahi seçilememesidir. Bu oran 2018 CHP Tüzüğü’nde beşte birdi. Öte yandan yeni tüzüğe göre uygulanan bu kural, cinsiyet kotasında uygulanmamıştır. Son Tüzük Kurultayı’nda Cinsiyet kotası yüzde 50’ye kadar dönem içinde kademeli uygulanacağı kararı alınmıştı buna göre yüzde 35 cinsiyet kotasına uyulması halinde 52 kişilik listede 18 kadın olması gerekirken yalnızca 17 kadın seçilmiştir. Bu durum, cinsiyet kotasına da uyulmadığını ortaya koymaktadır.
Sürecin bu şekilde yürütülmesi nedeniyle, anahtar liste haricinde Parti Meclisi ve Yüksek Disiplin Kurulu’na aday olmak siyaseten anlamını yitirmiştir. CHP’nin temel ilkeleri ve politikaları haricinde farklı düşünceleri ya da fikirleri olan adayların seçilmesine görünmez bir duvar konmuştur. Anahtar liste haricinde aday olmaya karar verenler, aslında cesaret edenler demek daha doğru, yenilgiyi hak edenler olarak yaftalanmıştır. Genel Başkan’ın, Kurultay Başkanlık Kurulu’na (divan) görevini teslim etmeden önce bizzat kendisinin hazırladığını ifade ettiği anahtar listenin delinmemesini istemesi parti içi demokrasinin ‘’sahne demokrasisine’’ dönüşmesine neden olmuştur.
Özgür Özel konuşmasında doğrudan “Bu liste benim listemdir. Bana verdiğiniz her bir oyu bu listeye de vermenizi istiyorum” demiştir. Bu sözlerle birlikte, kurultay çarşaf listeyle değil, fiilen (de facto) blok listeyle yapılmıştır. Bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisi kurultaylarında, çarşaf liste fiili olarak blok listeye dönüştürülmemiştir. Bazı televizyon kanallarında ve gazetelerde, “İsmet İnönü’nün listesi bile delinmişti; Özgür Özel’in listesi delinmedi” denilerek bu durum bir başarı olarak sunulmaktadır. Oysa bu bir marifet değil, demokratik müdahaleye tamamen kapalı bir yapı inşa edildiğinin göstergesidir. İsmet İnönü’nün, Bülent Ecevit’in, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve Deniz Baykal’ın listeleri bile delege iradesiyle delinmişken, Özgür Özel’in listesinin delinememesi, sistemin merkezileştiğini ve demokratik esnekliğin ortadan kalktığını açıkça göstermektedir.
Ayrıca, genel başkan adayı olmak isteyen Ümit Uysal ve Berhan Şimşek sürece dair ciddi iddialarda bulunmuştur. Ümit Uysal, topladığı imzaların baskı yoluyla geri çektirildiğini belirtmiştir. Berhan Şimşek ise 92 imza topladığını, ancak salona girdikten sonra Genel Başkan Özgür Özel’in kürsüde konuşmaya başladığını, tam olarak bir buçuk saat ayakta Sayın Özel’in konuşmasının bitmesini beklediğini (CHP geleneğinde genel başkanlığa aday olanlar yan yana otururlar, tıpkı 38. Kurultayda Kemal Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel’in yan yana oturduğu gibi) belirtmiştir. Konuşma bitiminde ise adaylık başvurusunu Divana iletmiştir. Başkanlık Divanı 5 dakikalık gecikme olmasını gerekçe göstererek başvuruyu ret etmiştir. Berhan Şimşek gecikme nedenlerini anlatmaya çalışmıştır. Şimşek, Divan Başkanı’nın gerekçeleri hiçbir şekilde dinlememesinin ardından, Sayın Özgür Özel’e duruma müdahale etmesi gerektiğini ifade etmiş, yine de sorun çözülmemiştir.
Delege olmayıp ancak yeterli imzası olanların başvuru ve delegeyle teması zorluklar çıkarılarak engellenmiştir. Bu durum adaylaşma ve yarışma açısından eşitliksizlik yaratmıştır. Demokratik ve eşit düzlemde yarışılmamasından kaynaklı bu olağanüstü kurultayın ne kadar doğru yönetildiği de sorunlu olmuştur
Tüm bunların bilinmesine rağmen aday olan isimler, partiye demokrasi kültürünü kazandırmak için bir irade göstermeye çalışmışlardır. Ancak yaşananların ortaya koyduğu gerçeklik, sürecin demokratik işlemediği, planlanmış bir oldu bitti olduğudur; ‘’atı alan Üsküdar’ı geçmiştir’’.
Seçim Sonuçları
Yapılan oylama sonucunda Genel Başkanlık için hazırlanan oy pusulasındaki kutucuğa işaret konması gerekirken, işaretsiz oyların geçerli sayıldığı bilinmektedir. Bu durum seçim işleyişine aykırıdır. İşaretsiz kaç oy kullanıldığı da bilinmemektedir.
Parti Meclisi için kullanılan oyların 177’si geçersizdir. Geçersiz oyların gerekçeleri bilgi dışındadır. Denge ve Dayanışma listesine göre eksik oy kullanılıp kullanılmadığı bilgisi sonuçların farklı değerlendirilmesini sağlayacaktır. Geçersiz oylar eksik doldurulmuş pusulalardan oluşuyorsa Genel Başkan’ın anahtar listesinin delinmediği iddiası da geçersiz olacaktır.
Sonuçlar aşağıdaki gibidir:
- YAPILAN SEÇİMLERE KATILAN DELEGE SAYISI: 1323
- GENEL BAŞKANLIK İÇİN KULLANILAN OY SAYISI: 1276
- GEÇERLİ OY SAYISI: 1171
- GEÇERSİZ OY SAYISI: 105
- ÖZGÜR ÖZEL’İN ALDIĞI OY: 1171
- PARTİ MECLİSİ İÇİN KULLANILAN OY: 1269
- GEÇERLİ OY: 1092
- GEÇERSİZ OY: 177
- ÖZGÜR ÖZEL LİSTESİNİN EN YÜKSEK OYU: 876
- ÖZGÜR ÖZEL LİSTESİNİN EN DÜŞÜK OYU: 505
- ORTALAMASI: 690,5
- DENGE DAYANIŞMA LİSTESİNİN EN YÜKSEK OYU: 414
- DENGE DAYANIŞMA LİSTESİNİN EN DÜŞÜK OYU: 106
- ORTALAMASI: 260