Avusturya’nın başkenti Viyana’da 13- 15 Haziran 2025 tarihinde düzenlenen ” Birinci Anti Siyonist Kongre” isimli toplantıda düzenleme komitesinden Tarkan Tek’e ait olan değerlendirmesini konunun güncelliği ve önemi nedeni ile geniş şekilde ele aldık…
Birinci Anti Siyonist Yahudi Kongresi
Tarkan Tek – Viyana, Avusturya
İsrail’in saldırganlığına karşı küresel çapta İsrail’e muhalefet eden Anti Siyonist duruşa sahip insanlar -Filistin ile dayanışmak için- Avusturya’nın başkenti Viyana’da 13-15 Haziran 2025 tarihlerinde “Anti Siyonist Yahudiler” kongresinde buluştular.
Bilindiği üzere ilk Siyonist Kongre (1897) bundan 128 yıl önce Avusturyalı bir Siyonist olan Theodor Herzl tarafından düzenlenmiş ve ayrıca Herzl, Yahudi Devleti (Judenstaat:1896) adlı kitabını Viyana’da yazmıştı. Bu bağlamda kongrenin Viyana’da gerçekleşmesi tarihi ve sembolik öneme sahipti. Kongrenin Avusturya’da toplanıp, İsrail’in Filistin’de baskı, soykırım ve etnik temizlik politikalarını reddeden açıklamaları Anti Siyonist muhalefet için hem önemli bir adım hem de tarihi „Siyonist kongreye” cevap verme açısından saygın bir yeri olduğu kanısındayım.
Kongrenin çağırıcılarından “Viyana Anti Siyonist Yahudiler” inisiyatifi ve Avusturya-Filistin dayanışma kurumunun kongredeki rolleri ve cesurca çıkışları önemliydi. Kongrenin açılışında konuşan Anti Siyonist Yahudiler; İsrail’in bütün Yahudileri temsil etmediğini ve “Yahudilik Siyonizm değildir” vurguları değerliydi. Özellikle İsrail ve mahdumlarının kendilerini eleştiren hemen herkese „Antisemit” etiketi yapıştırdığı bir dönemde „Yahudi kimlikli” kişilerin, Siyonist İsrail ve politikasına karşı durmaları ve Filistin ile dayanışma göstermeleri ahlaklı bir duruşun göstergesidir. Bilindiği üzere dünya genelinde, İsrail’de yaşayan Yahudilerden daha fazlası İsrail dışında yaşamakta. Bu durumun en önemli nedenlerinden biri Yahudi kimlikli insanların bu ırkçı devletin idaresi altında yaşamak istememeleridir. Çünkü kendine Siyonizm gibi bir ırkçı ideolojiyi benimsemiş bir devlette insan olarak kalmak imkansıza yakın olsa gerek. Yahudi kimliğine sahip gerek seküler gerek ise Ortodoks Yahudiler soykırıma karşı seslerini dünyanın her yerinde yükseltmeye devam etmekteler.
Kongreye, 3 gün boyunca 35 konuşmacı, 800’ün üzerinde katılımcı -farklı ideolojik perspektif ve kimliklere sahip- dünyanın farklı yerlerinden İsrail’e muhalefet eden muhaliflerin uluslararası bir toplantısıydı. Katılımcılar arasında; Ilan Pappé, Yakov Rabkin, Katie Halper, Reuven Abergel, Ronnie Barkan, Ramzy Baroud, Iris Hefets veya Ghada Karmi gibi Yahudi ve Filistinli entelektüeller, aktivistler, Fransa’dan Avrupalı parlamenter Rima Hassan, BM Özel Raportörü Francesca Albanese, Avustralya, Endonezya, Tunus, Fas, Avrupa Birliği ülkelerinden, Güney Afrika, Kanada ve ABD’den çok sayıda Anti Siyonist Yahudiler, sol gruplar, sendikacı, gazeteci ve Avusturya’daki aktivistler katıldı.

Batılı Emperyalistler İsrail’i kuruluşundan itibaren desteklemekle beraber özellikle 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren bu destek daha alenen bir hal almıştır. Bu durum aslında emperyalist güçlerin USA ve AB’nin İsrail ile işbirlikçiliğini dünya halklarına bariz bir şekilde gösteren bir süreç halini almıştı.
Bu durum kongrede eleştirilen konulardan biri oldu. Özellikle Batılı rejimlerin İsrail’e destek vermeleri ile sadece soykırımdan sorumlu olmadıklarını aynı zamanda bu zamana kadar adına „Batılı değerler” veya „demokratik değerler” verdikleri bu değerleri hep birlikte nasıl anlamsızlaştırdıkları konuşuldu. Batılı devletler, demokrasi ve insan hakları için on yıllarca Batılı olmayan ülkeleri suçlayan bir tavır içerisindeydi ama söz konusu İsrail’in yaptığı insan hakları ihlalleri olunca bu durumu sürekli görmemezlikten gelmiştir. Bununla birlikte soykırımı eleştirenleri ise „antisemitizm” ile suçlamaktadır. Yine bu Batılı ülkelerde, Filistin için yapılan destek yürüyüşlerinde yaşanan keyfi hukuksuzluklar, yasakçı tutumlar bu ülkelerde ifade özgürlüğünün “kimler için” geçerli olduğu -7 Ekim 2023 tarihinden sonra- alenen göstermiştir.
Kongrede konuşmacıların birçoğunun ortak değinisi, Filistin’de yaşananların dünyada adalet arayışındaki herkesi ilgilendirdiğini, Filistin sorununun sadece bir bölgenin sorunu olmaktan çıkıp küresel anlamda adalet arayışındaki herkesi ilgilendirdiğini vurguladılar. Bu bağlamda Filistin’in artık dünya‘da ezilen bütün insanları temsil ettiğini ve Filistin davasının, emperyalizme karşı büyük bir anlamının olduğunu ifade etmeleri çok değerliydi. Emperyalizmin İsrail’i 80 yıldır desteklediğini/beslediğini bu destek olmadan İsrail’in bu saldırganlığını gerçekleştirilemeyeceğini vurgulayan konuşmacılar, Güney Afrika ve küresel Güneyin, Filistin davasını sahiplenmelerinin dayanışma ve gelecek açısından katkılarını konuştular. Ayrıca küresel anlamda, Siyonist İsrail’e karşı yapılacak yaptırımlar ve uygulamaların stratejisi tartışıldı.

Kongrede, Arap coğrafyasından gelen Yahudilerin konuşmaları en çok ilgiyi gören bölümler oldu. Konuşmacılardan yapılan itiraz; Batılıların genelde, Avrupa’da yaşanan Yahudi Soykırımı (Holokost) ile “Arap dünyasındaki Yahudilerin” yaşadıklarını kıyaslama yaptıklarını, bu durumun kıyas dahi edilemeyeceğini çünkü Arap dünyasındaki Yahudilerin hiçbir zaman bir Holokost yaşamadıkları bununla birlikte Arap dünyasındaki Yahudilere en çok zarar verenlerin Siyonistler olduğunu vurgulamaları yine ilginçti.
Kongrenin en yaşlı üyelerinden Holokost’tan kurtulan 87 yaşındaki Stephan Kapos; Nazi rejimi altında küçük yaşlarda kampta yaşadığını, bunlardan dersler alınması gerektiğini anlatan konuşmasında toplama kampları mahkumları olarak tüm insanlar için eşit haklar, halkların dostluğu ve emperyalizmin her türüne karşı mücadele etme yönündeki anti-faşist misyonuna konuşmasında dikkat çekmesi önemliydi. Siyonizm’in, Yahudiliği gayrimeşru bir şekilde gasp etme arayışı ve onun üzerinden kendini meşrulaştırmaya çalışmasına karşın, Anti Siyonistler bu gaspı İsrail’in elinden nasıl alınması gerektiği stratejisi yine panellerde tartışılan bir bölüm oldu.

Kongre’ye katılanlardan istisnasız hemen herkes Siyonizm’e karşı Filistin ve Gazze’nin yanında olduklarını ve Filistin’in dekolonizasyonunu desteklediklerini belirttiler. Kongrenin sunduğu en önemli fırsatlardan biri de Siyonizm karşıtı aktivist ve entelektüelleri bir araya getirerek kongre sonrası yapılması düşünülen eylemlerin konuşulmasına ortam sağladı. Anti Siyonist hareketin kendini geliştirmeleri için küresel çapta yapılması gerekenler ve özellikle Yahudi bileşenlerin katkıları ve gelecek tasavvurları konuşuldu. Yine bu minvalde Filistin ile dayanışmayı daha fazla yoğunlaştırmak, İsrail ve destekçilerine dünyanın her bölgesinde baskıları artırmak için neler yapılması tartışıldı. Programın, Avusturya gibi Nazi geçmişi olan bir ülkede yapılmasının hem tarihi/sembolik önemi hem de başta Avrupa’daki Anti Siyonistleri küresel çapta bir toplantıda buluşturması bağlamında bir ilkti. Kongre deklarasyonunda verilen mesajlarda; sadece savaş dursun söylemi olmamış, soykırım durdurulsun, yerleşimci sömürgecilik ve Apartheid rejiminin olmayacağı ortak, demokratik, tek devletli çözüm gibi öneriler -Güney Afrika modelinde olduğu gibi- tartışıldı.