İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında öğrenciler, veliler ve eğitim sendikaları, proje okullarında görev yapan öğretmenlerine sahip çıkıyor.
Oturma eylemleriyle büyüyen bu haklı direniş, Millî Eğitim Bakanlığı’nın eğitimde yarattığı tahribatın en görünür örneklerinden biri haline gelmiştir.
Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, öğretmen açığını kapatmak, mülakat mağduru öğretmenlerin mağduriyetlerini gidermek ve atama bekleyen öğretmenlere çözüm üretmek yerine, yıllardır proje okullarda görev yapan liyakatli, deneyimli öğretmenleri keyfî gerekçelerle görevlerinden almayı tercih etmektedir.
Bir yanda ücretli öğretmenlik adı altında “kölelik ücretine” dayalı güvencesiz istihdam devam ederken, diğer yanda, aslî kadrolarda çalışan öğretmenler öğrencilerinden koparılmakta, eğitim sürecinin bütünlüğü bozulmaktadır.
Bakanlık, okulları “nitelikli” ve “niteliksiz” diye ayırdığı gibi, şimdi de öğretmenleri ayrıştırmaktadır. Oysa bir okulun niteliğini belirleyen şey, içinde görev yapan öğretmenlerin bilgi birikimi, deneyimi ve öğrencileriyle kurduğu bağdır.
Eğitimde keyfiyet, öğretmenin emeğini yok saymakla başlar; öğrencinin geleceğini karartmakla sonuçlanır. Cumhuriyetin eğitim devrimleri, böyle bir uygulamayla yok edilemeye çalışılmaktadır.
Öğrencileriyle yıllarını paylaşmış, o okulun hafızası olmuş öğretmenlerimize sahip çıkmak hepimizin görevidir.
Bu bağ koparılırsa, geriye sadece idari baskılar, mutsuz öğrenciler ve parçalanmış okul toplulukları kalır.
Bizler, öğretmeni öğrencisinden koparan anlayışa karşıyız.
Proje okullarındaki öğretmenlerimize sahip çıkmaya devam edeceğiz.