AKP iktidarından önce, laik ve bilimsel eğitimi dünya standartlarına taşıma derdimiz vardı. AKP iktidarında ise tüm eksiklerine rağmen, laik ve bilimsel eğitimi koruma derdimiz var. Çünkü AKP hep geçmişe bakıyor. Cumhuriyet öncesi dünya standartlarının çok altında, Osmanlı’nın da yıkılışına sebep olan bir eğitimi hayal ediyor. Bizi geleceğe taşımayı değil, geçmişe sürüklemeyi hedefliyor.
DEVLET OKULLARI KADERİNE TERK
AKP iktidarı yıllardır eğitimde gizli özelleştirme politikaları uyguluyor. Kamu okullarının mülkiyetini özel sektöre devretmedi, ancak Anayasal bir hak olan eğitim hakkını gizli özelleştirme politikalarıyla paralı hale getirdi.
AKP’nin eğitimde gizli özelleştirme politikaları öğrencilere bir top kağıt, bir şişe sıvı sabun ve temizlik malzemeleri aldırmakla başladı. Güvenlik ve temizlik personelinin ücretinin velilere yüklenmesiyle devam etti. Artık devlet okullarına yüklü bir kayıt ücreti ödenmeden kayıt yaptırılamıyor. Okulların ihtiyaçlarını karşılamak için velilerden her ay düzenli para alınıyor. O kadar ki Okul Aile Birlikleri, okulların ihtiyaçları için para toplayan yapılara dönüşmüş durumda.
AKP iktidarı seçim döneminde okullarda ücretsiz yemek verme sözünü bir kez daha erteledi. Milyonlarca öğrenci aç, beslenme çantaları boş! Belediyelerin okullarda yemek dağıtma girişimleri de siyasi nedenlerle engelleniyor.
Okullarda güvenlikçi yok. Eroin, esrar satıcıları okulların önünü mesken edinmiş. Temizlik görevlisi yok; hijyen sorunu had safhada. Okul tuvaletlerini dahi temizletemeyen aciz bir yönetimle karşı karşıyayız.
Eğitimde fırsat eşitliği ve adalet için gizli özelleştirme politikalarına son verilmelidir. Öğrencilere ücretsiz yemek, temiz su, güvenli ve hijyenik bir eğitim ortamı sağlanmalıdır.
AKP 20 bin köy okulunu kapattı. Çocuklar evlerinden okullarına yürüyerek gidip gelirken, karda kışta, sabahın köründe saatlerce taşımalı eğitim uygulamasıyla şehir merkezlerine taşınmaya başlandı. Kapanan köy okullarının binaları da tarikat ve cemaatlerin kullanımına verildi. Yurtlarda kalmak zorunda kalan çocukların bir bölümü cemaat yurtlarında kaderlerine terk edildi. Bu yurtlarda kalan çocukların kafaları bilim dışı hurafelerle dolduruluyor. Kendi çocuklarını bir gün bile olsa bu yurtlara bırakmayacak insanlar, başkalarının çocuklarının geleceğini çalıyor. Sırf kötülük değil de nedir bu?
Oysa çözüm çok basit… Kapatılan köy okulları yeniden açılacak. Taşımalı eğitime istisnalar hariç son verilecek. Okulu olmayan köylere okul yapılacak. Bu okullara yeterli sayıda öğretmen ataması yapılacak.
ÖZEL OKULLAR DARPHANE GİBİ
Eğitim ticarileşti, fırsat eşitliği yok oldu. Özel okullar adeta mantar gibi çoğalıyor. 2002’de her 100 öğrenciden sadece 2’si özel okula giderken; bugün bu oran %11’i geçti. Devlet okullarına yeterli bütçe ayrılmazken, özel okullara teşvikler yağdırılıyor.
Kendisini eğitime adamış istisnaları hariç tutarsak, özel okulların darphane gibi çalıştığını söyleyebiliriz. Özel okullar hem devletten destek alıp, hem de fahiş zamlarla birer ticari işletmeye dönüşmüş durumda. Öğretmenleri asgari ücretin de altında çalıştırarak sömürmeleri de cabası.
Eğitimi ticarileştiren, gözünü kar hırsı bürümüş bu tür kurumların kamulaştırılması kaçınılmazdır! Özel okullara teşvikler durdurulmalı, devlet okulları desteklenmelidir. Öğretmen maaşları insan onuruna yakışır bir seviyeye çekilmeli, özel okul öğretmenleri de kamuda çalışan öğretmenlerin haklarına sahip olmalıdır.
TARİKATLARA PROTOKOL LAİK EĞİTİME DARBE
Hiç şüphesiz laik ve bilimsel eğitim AKP iktidarının hedefindedir!
Milli Eğitim Bakanlığı bütçe yetersizliğini öne sürerek devlet okullarının temizliğini yaptıramazken, belediyelerin yapma iradesine de izin vermezken; protokol imzaladığı tarikat ve cemaatlere bağlı vakıflara kaynak aktarımı yapıyor. Daha da acısı, iki milyonun üzerinde personeli olan Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimle uzaktan yakından alakası olmayan, hukuken de yok hükmünde olan tarikat ve cemaatlerin mensuplarına çocuklarımızı emanet ediyor.
ÇEDES projesiyle imamlar, vaizler ve müezzinler okullarda görev yapabiliyor, her okula “manevi danışman” adı altında imam ve vaiz görevlendirilebiliyor.
Milli Eğitim Bakanlığı protokolleri sonlandırması gerekirken, Ülkü Ocakları ve HÜDA-PAR’a yakın vakıflarla da protokol imzaladı. Artık okullarda AKP ve AKP’yi destekleyen siyasi partiler istediği gibi at koşturabiliyor.
Akıl almaz olaylar, say say bitmiyor. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, tarikat ve cemaatlerin “medrese” adını verdikleri yerlerde “eğitim” alan kişilere diploma verilmesi talebini Cumhurbaşkanı Erdoğan’a götürdü. Karma ve zorunlu eğitimi tartışmaya açtı. Din derslerinin saatleri arttırılırken, seçmeli din dersleri de zorunlu hale getirildi.
DEVRİM YASALARI HERKESİ BAĞLAR
AKP, Mustafa Kemal Atatürk’ün temellerini attığı laik eğitimle savaşıyor. Cemaat ve tarikatlara yol vererek, din ağırlıklı bir eğitimi hedefliyor. Türkiye Cumhuriyeti’ni 100 yıl geriye götürmek istiyor. Osmanlıyı çağın gerisinde bırakıp, yıkılmasının önünü açan sebeplerin peşinden deli gibi koşuyor.
Oysaki su tersine akmaz. Önüne ket kursan da eninde sonunda yıkıp geçer. AKP de çağdışı eğitim politikalarıyla Türkiye’nin önüne ket vurdu.
Milli Eğitim Bakanlığının protokol yaparak kaynaklarını akıttığı tarikat ve cemaatler yasal değildir. Çünkü 30 Kasım 1925 tarihli ve 677 sayılı Kanun’la tekke ve zaviyeler kapatılmış; şeyhlik, müritlik gibi unvanların kullanılması da yasaklanmıştır. Anayasanın 174. Maddesi ile koruma altına alınan 677 sayılı kanun bir “devrim” kanunudur!
Anayasa ile koruma altına alınan bir diğer devrim kanunu ise 430 sayılı Tevhidi Tedrisat (Öğrenim Birliği) Kanunu’dur. Tevhidi Tedrisat Kanunu ile medreseler kapatılmıştır. Eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığına bağlanarak, dağınıklık kaldırılmıştır. Dinsel ve mezhepsel eğitimin yerine, laik eğitimin temelleri atılmıştır. Din uzmanı yetiştirmek için üniversitelerde “İlahiyat Fakültesi” kurulmuş; nitelikli din adamı yetiştirmek için de “imam” ve “hatip” okulları açılmıştır.
AKP iktidarı Anayasa ve kanunları yok hükmünde sayarak laik ve bilimsel eğitimi ezip geçiyor.
Ancak bu devran böyle gitmez.
Gün ola devran döne!
Yıldırım KAYA
1 Mart 2025