Teknoloji Yükseliyor, İşgücü Krize Gidiyor
İnsansı robotlar, çağımızın en önemli teknolojik devrimlerinden biri olarak işgücü piyasalarını yeniden şekillendiriyor. Yakın zamanda yayımlanan MetaTrend Robotics 2025-2035 raporu, bu dönüşümün yalnızca ekonomik değil, toplumsal boyutta da ciddi krizleri tetikleyebileceğini vurguluyor. Raporda şu çarpıcı uyarı yer alıyor:
“İnsansı robotların ekonomiye entegrasyonu hızlanıyor ve bu süreç işsizlik krizini derinleştirme potansiyeline sahip.”
‘2040’a Kadar 10 Milyar Robot: İnsan Yerini Makineye Bırakıyor’
Goldman Sachs, insansı robotların küresel pazarının 2035 yılına kadar 38 milyar dolara ulaşacağını öngörürken, ARK Invest, bu rakamın 2050’de 24 trilyon dolara ulaşabileceğini tahmin ediyor. Daha da dikkat çekici olan ise dünya çapında 1,4 milyon ila 10 milyar arasında robotun aktif olarak konuşlandırılmasının beklenmesi. Bu, hali hazırda dünya genelinde dolaşımda olan otomobil sayısını geride bırakıyor.
ABD özelinde, Morgan Stanley şu çarpıcı veriyi paylaşıyor:
“2050’ye kadar 63 milyon robot, ülkedeki mesleklerin %75’ini, çalışanların ise %40’ını doğrudan etkileyecek.”
‘3-5 Milyar İş Gücü Tehlikede’: Üretimden Bakıma Her Alanda Robotlar
Figure AI CEO’su Brett Adcock, insansı robotların etkisine dair şu uyarıda bulunuyor:
“Robotlar dünya genelinde 3 ila 5 milyar kişilik bir iş gücünü yerinden edebilir. Bu da yaklaşık 50 trilyon dolarlık bir insan emeği pazarının hedef alındığı anlamına geliyor.”
Özellikle tarım, inşaat, yaşlı bakımı, lojistik ve imalat sektörlerinde yoğunlaşan bu tehdit, yalnızca düşük vasıflı değil, giderek artan oranda vasıflı işleri de içine almaya başladı. Örneğin, Tesla’nın geliştirdiği Optimus Gen-3, 22 derece hareket özgürlüğüne sahip elleriyle piyano çalabilecek düzeyde hassas görevler gerçekleştirebiliyor.
‘8 Milyon Açık Pozisyon Var, Çözüm Robotlar mı?’
ABD’de 2024’ün üçüncü çeyreği itibarıyla 8 milyon açık pozisyon bildirildi. Bu açıkların robotlarla kapatılması kısa vadeli çözüm gibi görünse de uzun vadede kitlesel işsizlik tehlikesi büyüyor.
Yaşlanan toplumlar da robotik çözümlere bağımlı hale geliyor. Japonya’da 2030’da toplumun %50’sinin, ABD’de %25’inin, Çin’de ise 2050’ye kadar 366 milyon bireyin çalışamayacak yaşta olacağı tahmin ediliyor. Ancak bu, insan bakıcıların yerini robotların alması anlamına geliyor.
‘Robotlar Yükseliyor, Yoksullar Daha da Eziliyor’
Otomasyonun maliyeti düşürmesiyle birlikte en büyük bedeli yine düşük gelirli işçiler ödüyor. Bu durum, sadece ekonomik değil aynı zamanda toplumsal eşitsizliği derinleştiren bir dinamiğe dönüşüyor.
“Bu teknolojik dönüşüm en çok, zaten düşük ücretlerle ve güvencesiz koşullarda çalışan işçileri tehdit etmektedir.”
Beş Maddede Çözüm Önerisi: ‘Adil ve İnsan Odaklı Politikalar Şart’
- Robot Vergilendirme Sistemi “Robotların iş gücünün yerini aldığı her durumda, şirketlerin sadece verimlilik kazançları değil, toplumsal sorumlulukları da göz önünde bulundurulmalıdır.”
- İşçi Kooperatifleri ve Kolektif Mülkiyet
Robot teknolojisi yalnızca sermaye çevrelerinin değil, işçilerin ortak mülkiyetine açılmalı. - Yeniden Eğitim Programları “Eğitim içerikleri özellikle yapay zekâ, veri bilimi, robot bakımı, yazılım geliştirme ve yeşil teknolojiler gibi alanlara odaklanmalıdır.”
- Sosyal Güvenlik Ağlarının Güçlendirilmesi
İşsizlik ödeneği, barınma ve sağlık hakkı garanti altına alınmalı. - Kamu Yatırımları ve Açık Kaynak Robotik “Teknolojinin adil paylaşımı için devlet açık kaynak robotik projelerine doğrudan yatırım yapmalıdır.”
Kaynak; POLİTEİA // BÖLÜM 2
İNSANSI ROBOTLAR VE OTOMASYONUN İŞGÜCÜ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ