Karbon ticareti merkezli düzenlemeleri içeren ve ilk dört maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden (TBMM) geçen İklim Kanunu teklifi, muhalefet partilerinin itirazlarının ardından geri çekildi. Kanun teklifinin önümüzdeki günlerde yeniden komisyon gündemine gelerek tartışılması ve ardından Meclis’e sunulması bekleniyor.
Teklife yönelik eleştiriler, çeşitli çevre ve meslek örgütleri ile siyasi partiler tarafından gündeme taşınırken, sürecin geçici de olsa durdurulması kamuoyunda geniş yankı buldu.
“Sermayenin çıkarları doğrultusunda bir karbon emisyon yasası”
Gelişmeleri değerlendiren DEM Parti Milletvekili Perihan Koca, yasa teklifine yönelik tepkilerin ekoloji hareketlerinin katkısıyla büyüdüğünü ifade ederek şu değerlendirmede bulundu:
“Sonuç itibariyle sermayenin çıkarları, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda bir karbon emisyon yasasına ihtiyaç duyuyorlar. Bu zaten baştan sona iklim adı altında yeşille maskelenmiş bir ticaret sözleşmesiydi. Biz buna başından itibaren bu anlamıyla itiraz ettik. Yoksa aslında bizim Türkiye halkları olarak da, dünya halkları olarak da ekosistemin korunmasına ve acil bir şekilde bir iklim kanununa gerçekten ihtiyacımız var.”
Koca, teklifin çeşitli sermaye gruplarıyla yapılan görüşmeler sonrasında şekillendiğini belirtti:
“Milyonların aslında iklime dair, ekolojik yıkıma, krize dair duygularını, korkularını, kaygılarını istismar eden bir yasa tasarısı bizim önümüze TÜSİAD’la, MÜSİAD’la, patron kulüpleriyle müzakereler yapılarak, AB’ye entegre olmuş bir ticaret sözleşmesi olarak karşımıza getirildi. Bütün maddeleri de aslında sermaye çıkarlarıyla donatılmıştı. Bir denetim imkânı da sunulmuyordu. Çünkü bir denetleme ve danışma kurulu adı altında bu yasa tasarısının içerisinde aynı zamanda Ticaret Bakanlığı’ndan Sağlık Bakanlığı’na, aslında bakanlıkların yetkili olduğu, sadece İklim Değişikliği Başkanlığı’nın değil, bakanlıkların yetkili olduğu ve denetim kurullarında da TÜSİAD’ın, MÜSİAD’ın ve çeşitli sermaye kuruluşlarının olduğu bir kanun taslağıyla önümüze gelmişlerdi.”
Teklifin geri çekilmesinin önemli olduğunu belirten Koca, mücadeleye devam edilmesi gerektiğini vurguladı:
“Bu anlamıyla bu mücadeleden doğru bir geri adım atılmasına gerçekten mutluyuz. Ama kesintisiz bir mücadele dönemine girmemiz gerekiyor. Gerçekten doğayı koruyacak, gerçekten ekosistemi koruyacak ve bu iklim krizinin bugün tezahür ediş biçimlerine karşı mücadeleyi de somut bir eylem planıyla taçlandıracak; mümkün mertebe ekokırımı bir suç sayıp, ekokırım yasasını, yani daha önce yurttaşların bir yurttaş girişimiyle, ekoloji örgütlerinin bir ekoloji hareketiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunduğu ekokırım yasasını baz alan, onun üzerine bina edilen bir iklim kanunu için hep beraber, hem muhalefet partileri, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bulunan tüm partilerle ama aynı zamanda yurttaşların katılımının olduğu, ekoloji örgütlerinin katılımının olduğu, kent hareketlerinin katılımının olduğu, sağlık örgütlerinin katılımının olduğu bir iklim yasası için harekete geçilmesi gerekiyor.”
CHP’den Eleştiri: “Bu bir iklim kanunu değil”
CHP Milletvekili Semra Dinçer de teklife ilişkin eleştirilerini dile getirdi. Dinçer, teklifin yapısal olarak iklim kanunu niteliği taşımadığını savundu:
“En başından beri bu tasarının bir iklim kanunu olmadığını savunduk.”
Meclis’e yeniden sunulması beklenen teklifin değiştirileceğini belirten Dinçer, içeriğe dair belirsizlik olduğunu söyledi:
“Ancak şu an için hangi maddelerde, ne tür değişiklikler yapılacağına dair net bir bilgimiz yok. Bir iklim değişikliği kanununda su kaynaklarının korunması, orman alanlarının artırılması, katı yakıttan çıkış gibi temel unsurların yer alması gerekir. Ayrıca sıfır emisyon hedeflenmeli ve bu hedefe ulaşmak için neler yapılabileceğine dair somut adımlar sunulmalıdır.”
Dinçer, teklifin esasen ticari bir düzenleme olduğunu ifade etti:
“Bu düzenleme, İklim Bakanlığı’ndan çok Ticaret Bakanlığı tarafından getirilmeliydi, dedik. Çünkü bu haliyle iklim değişikliğiyle doğrudan bir ilgisi yoktu. Tasarının neredeyse tüm maddelerine itirazlarımız vardı. Adil geçiş ilkesine dair hiçbir düzenleme bulunmuyordu. Katı yakıttan çıkış ifadesi sadece yüzeysel olarak yer almış, ancak bunun nasıl ve ne şekilde gerçekleşeceğine dair herhangi bir detay verilmemişti. Bütün bu eksiklikleri komisyon aşamasında açıkça dile getirdik.”
Mücadeleye devam edeceklerini belirten Dinçer, kamuoyunun katkısını da vurguladı:
“Şimdi yeni bir taslak önümüze gelecek gibi görünüyor. Nasıl bir metin sunulacak, hep birlikte göreceğiz. Kamuoyundan bu süreçte ciddi bir baskı geldi. Biz de bu baskıyı doğrudan hissettik. Ancak bize mail atan, telefonla ulaşan, mesaj gönderen tüm çevrecilere ve bu yasaya karşı çıkan herkese defalarca şu mesajı verdik; Biz zaten bu kanuna karşıyız ve gerekli mücadeleyi sürdüreceğiz. Bu konuda hiçbir tereddüdünüz olmasın.”