MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin eski danışmanı Devlet Bahçeli’nin erken seçimle ilgili dikkat çeken değerlendirmesi gündemi sarstı. Türköne’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan çözüm sürecini tırpanlayacak, ardından Devlet Bahçeli erken seçimi gündeme getirecek iddiasının ardından Devlet Bahçeli erken seçim tartışmalarına noktayı koydu.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, eski danışmanlarından Mümtaz’er Türköne’nin “Erdoğan çözüm sürecini tırpanlayacak, Bahçeli de bunun üzerine erken seçime götürecek” açıklaması üzerine Gazeteci İsmail Küçükkaya, MHP kaynaklarından aldığı bilgiyi kamuoyuyla paylaştı.
“Erdoğan Çözüm Sürecini Baltalayacak“
T24’ten Cansu Çamlıbel’e açıklamalarda bulunan yazar Mümtaz’er Türköne, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çözüm sürecini engelleyeceğini ve bu sürecin Bahçeli’yi erken seçim çağrısı yapmaya yönlendireceğini öne sürerek “Erdoğan çözüm sürecini baltalayacak, yani çözüm sürecinin gelişmesini engelleyecek. Bahçeli de bunun üzerine Türkiye’yi erken seçime götürecek. Erdoğan çözüm sürecini baltalayacak çünkü daha önce anlattığım gibi hukuka dönüşün kendi hegemonik gücünü tırpanlayacağını ve kendini enterne edeceğini düşünecek. Bu yüzden de süreci küçük küçük tırpanlayarak sona erdirmeye çalışacak. Yani aslında Erdoğan çözüm sürecinin kendisine değil bu sürecin kendisine hukuk dayatacak olmasına karşı. Söyledim, hukuka dönüş olmadan da çözüm sürecinin başarılı olma ihtimali yok. O zaman da Bahçeli Türkiye’yi erken seçime götürmek zorunda. Çünkü çözüm sürecinin önü ancak o zaman açılır.” ifadelerini kullandı.
Kim Ne Dedi?
Kamoyunda büyük ses getiren bu açıklamaların ardından erken seçim hakkında bazı kesimlerden açıklama geldi;
İsmail Küçükkaya, programında MHP içinden aldığı bilgileri şöyle aktardı: “T24’te yayımlanan söyleşi gün boyu tartışıldı. MHP’li kaynaklardan edindiğim bilgiye göre, Bahçeli’nin bu iddialara bugün yazılı bir açıklamayla yanıt vermesi bekleniyor.”
AKP MKYK Üyesi Şamil Tayyar da sosyal medya ve televizyon programlarında dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Tayyar, Cumhur İttifakı içinde bazı konularda görüş ayrılığı yaşandığını belirterek, Erdoğan ve Bahçeli arasında bir görüşme planlandığını söyledi.
Erdoğan ve Bahçeli yakın bir zamanda bir araya gelecek
Şamil Tayyar;“Bugün yaptığım temaslardan, Cumhur İttifakı’nda bazı şeylerin yolunda gitmediğini öğrendim. Yakın zamanda bir Erdoğan-Bahçeli görüşmesi planlandığını duydum.” dedi.
Tayyar, şu ifadeleri kullandı; “Erken seçim iktidar açısından çok tehlikeli bir cümle. İktidarın ortaklarından birisinin Türkiye’yi erken seçime götürmesi demek; bürokrasinin, yargının durması, yatırımcıların planlarını buna göre yapması demektir. Sistem, çarkın işleyişi tıkanır. Türköne, bu kadar önemli bir problemi MHP adına kamuoyuna taşıyormuş gibi izlenim bıraktı. Çünkü sözlerinde ‘yapacak’, ‘edecek’ gibi tamamen hüküm sözleri yer aldı. Bugün MHP’den tavrını gösterecek bir açıklama yapılmasını bekledik. Şu ana kadar resmi hiçbir açıklama gelmedi. Sadece Sinan Burhan, İsmail Özdemir’i (MHP Genel Başkan Yardımcısı) arıyor. Özdemir, ‘Türköne’nin sözleri şahsi düşüncesidir. Devlet Bey’in erken seçim düşüncesi bellidir’ diyor.
MHP’den yapılan paylaşımla bir mesaj verildi. Bugün yaptığım temaslardan bir şeylerin yolunda gitmediğini öğrendim. Muhtemelen Erdoğan ve Bahçeli, bu tarz görüş ayrılıklarını ortadan kaldırmak için yakın zamanda bir araya gelecek gibi gözüküyor. Bununla ilgili bir randevu planlaması yapıldığını öğrendim. AK Parti ve MHP arasında ne kadar mevzu varsa bütün bunlar çok yönlü değerlendirilecektir.”
“FETÖ’cülükten fitneciliğe: Bir Mümtazer portresi”
İktidara yakınlığıyla tanınan Ahmet Hakan Hürriyet Gazetesi’nde “FETÖ’cülükten fitneciliğe: Bir Mümtazer portresi” başlıklı bir yazı yayımladı. Yazısında Türköne’yi “Ortalığı bulandırma görevi edinmekle” ve “fitne stratejisi uygulamakla” suçlayarak; “Zaman gazetesinin yazarıydı Mümtazer. O günlerde FETÖ’nün darbe planlarına bel bağlayarak Erdoğan’ı ‘sonun geldi’ diye tehdit ederdi… Dün Fetullahçıların başaracağına inanarak Erdoğan’a saldırıyordu. Bugün muhalefetin başarabileceğine inanarak Erdoğan’a saldırıyor” ifadelerini kullandı.
“MHP içindeki bazı isimlerin sesi”
Gazeteci Barış Terkoğlu, YouTube’da ‘Onlar TV’ kanalında dün akşam canlı yayınlanan programda, Mümtaz’er Türköne ve MHP arasındaki ilişkiye dair açıklamalarda bulundu. Barış Terkoğlu; “Mümtazer Türköne’nin son zamanlarda çok sık MHP Genel Merkezi’ne gidip geldiğini söylüyor MHP’liler. Devlet Bahçeli’nin sesi midir net bir şey diyemem ancak MHP içindeki bazı isimlerin sesi midir derseniz evet derim” şeklinde konuştu.
“MHP’den herhangi bir itiraz gelmedi”
Gazeteci Nagehan Alçı Mümtaz’er Türköne ile yaptığı telefon görüşmesini anlattı. Türköne’ye “Bu sözleri bir bilgiye mi dayandırıyorsunuz yoksa sadece analiz mi” sorusunu yönelttiğini belirtereke aldığı cevabı şu şekilde aktardı;
“Ben dikkatle takip ediyorum. Detayları, yorumları, kendi penceremden analiz ediyorum. Bahçeli ve MHP ile hiçbir temasım yok. Sadece akademisyen kimliğimle bu değerlendirmeyi yapıyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan açısından ‘terörsüz Türkiye’ sürecinin sürdürülebilir olmadığını düşünüyorum. Erdoğan bir noktada bu süreci durduracaktır. Bu nedenle böyle bir analizde bulundum. MHP’den de herhangi bir itiraz gelmediği için analizlerime devam ediyorum.”
Bahçeli’den erken seçim tartışmalarına yanıt
Devlet Bahçeli 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle bir mesaj yayımlayarak erken seçim tartışmalarına noktayı koydu.
Devlet Bahçeli, erken seçim tartışmalarıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada seçimlerin zamanında yapılacağı mesajını verirken, “Erken seçim yalan ve yaygarasıyla partimizi tartışmaya yeltenen, küçücük akıllarıyla niyet okuyuculuğuna teşebbüs eden çürüklerin hevesleri boşunadır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin ve Cumhur İttifakı’nın kararı kesindir, seçimler zamanında yapılacak ve bundan da asla taviz verilmeyecektir” ifadelerini kullandı.
Bahçeli’nin açıklamasının tamamı şu şekilde;
“Doğru, dengeli, derinlikli ve objektif sonuçlar çıkarıldıktan sonra, bununla birlikte ihtiyaç duyulan derslerin alınması kaydıyla devamlı yanan tarih meşalesi hem önümüzü aydınlatacak hem de ufuk ötesine ışıklar salacaktır.
Geçmişini bilmeyen, daha acıklısı, geçmişine dudak bükmüş ve yüz çevirmiş toplum veya milletlerin geleceğin kilitli kapılarını aralaması, tarih mizanında hayat ve varlık iddiasında bulunması akla ziyan bir beklentidir.
Akan hayatın omurgasından yakalayabilmek, devamlı farklı renklere, şekillere ve kisvelere bürünen hadiselerin içyüzünü görebilmek evvelemirde sağlam ve sağduyulu bir tarih şuuruyla mümkündür.
Bu şuur geçmişle geleceği munzam ve muntazam bir kader köprüsüyle birleştirmektedir.
Türk siyasetinin en mühim ve mütemadi sorunu şuursuz heyecanın yol açtığı çılgınlık hali ve bunun sonucunda beliren yılgınlık hamulesidir.
Bir güne sıkışıp kalan, gündelik olayların peşine takılan, rövanşist takıntılara hapsolan bir siyasetin elbette misyonu yoktur, vizyonu ise hepten koftur.
Gerek Türk siyaseti gerekse de dünya siyaseti maalesef kurak bir dönemdedir.
Buna bağlı olarak sorun çözme kültürünün yeşerip kök salması zaman almakta, bir diğer ifadeyle önyargıların kırılmasını, psikolojik zorlukların aşılmasını, ekonomi-politik tıkanmaların açılmasını gerektirmektedir.
Elitist çevrelerin direnişine, vesayetçi kesimlerin engellemesine; istismarcı, inkarcı ve yasakçı anlayışların karşı çıkışlarına rağmen Türkiye kronik sorunlarından kurtulma iradesini kararlılıkla göstermektedir.
Terörsüz Türkiye hedefinin icra ve icmali bu kararlılığın yeni yüzyıldaki nişanesidir. Türk milleti bahse konu hedefe yediden yetmişe sahip çıkmıştır. Muazzam bir ortak akıl devredeyken demokrasi dışı arayışlara özenmek, suyu bulandırmaya çalışmak, korku yaymak, şüpheleri artırmak milli iradeye hakarettir.
Doğudan batıya, kuzeyden güneye barış, huzur ve kardeşlik rüzgarları esmeye başlamışken, bu havayı bozmanın pususuna yatmak hıyanete kadar ulaşacak yanlıştır. Bölgesel tansiyonun tırmandığı, küresel siyasi ve ekonomik karmaşanın şiddetli fırtınayı andırdığı bir zaman aralığında; hiçbir dış baskı, dayatma ve tazyik olmadan, devlet-millet dayanışmasıyla husule gelen terörsüz Türkiye gayesine adım adım ulaşma gayreti son bir asrın mucizevi atılımıdır.
Öcalan Çağrısı
Türk ile Kürt arasına nifak tohumları saçmak için on yıllardır müsait ortam ve durum kollayan iç ve dış odakların uykuları kaçmakta, rahatsızlıkları her hallerine sirayet etmektedir.
Türk milleti varlığına, birliğine ve bin yıllık kardeşliğine emsali görülmemiş ölçüde düşkündür ve nitekim süte leke düşürmeme emelindedir.
Su akacak yatağını bulacaktır. Dalgalanan deniz sonunda durulacaktır. Kül yeniden ateş almayacak, alamayacaktır. İyi niyetli, adil, azimli, anlayışlı, müşfik, hoşgörülü, sabırlı ve umutlu diyalog ve işbirliği marifetinin refakatinde; aracısız, aralıksız, bagajsız, pazarlıksız ve gizli gündemsiz temas ve iletişimin rehberliğinde hayırlı sonuçlar ortaya çıkacaktır. Kaldı ki samimi arzum ve inancım budur.
Yakın vadede silahlar gömülüp kucaklayıcı ve demokratik siyasetin perdesi hiç kapanmamak üzere açılacaktır. Bu aşamada PKK’nın kongresini toplayıp 27 Şubat İmralı çağrısına binaen örgütsel fesih işlemini tamamlaması, silahları da Türkiye Cumhuriyeti’ne teslim etmesi akla ve adalete en uygun seçenektir. Kanlı ve kanunsuz silahlara veda insanlık değerlerine vefadır. Bu iş daha fazla uzamamalıdır. Demir tavında dövülmelidir.
Terörsüz Türkiye hedefinin gerçekleşmesi hususunda müjdeli haberleri sırasıyla almak, Cumhuriyet’in yeni yüzyılında milli imkan ve kaynaklarımızı sosyal ve ekonomik kalkınmaya çevirmek, ülkemizi baştan ayağa reformlarla sarmak, yatırım seferberliğiyle donatmak, muasır medeniyetlerin üzerine sıçratacak hamleleri el birliğiyle yapmak temel ve öncelikli görevimizdir. Cumhur İttifakı bu görevi harfiyen yerine getirmeye inançlı, istekli, iradeli, dahası kabiliyetli ve yeterlidir.
Sırrı Süreyya Önder Sağlık Mesajı
Allah’tan niyazım, terörsüz Türkiye hedefine samimiyetle hizmet eden DEM Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM Başkanvekili Sayın Sırrı Süreyya Önder’in bir an evvel sağlığına kavuşması ve şifa bulmasıdır. DEM Parti’nin Türkiye partisi olması istikametinde açık tavrı ve yapıcı tutumu iyi bilinen isimlerden birisi olarak sivrilen Sayın Önder’in mesaisine dönmesi temennimdir.
Ana Muhalefete Yüklendi
Türkiye prangalarından, kara propaganda aparatlarından kurtulacaktır. CHP Genel Başkanı’nın ülkemize karşı tereddütsüz hayata geçirdiği hücum ve husumet siyasetine rağmen bu kurtuluş gerçekleşecektir.
CHP’nin muhalefeti Türkiye’yi zora sokmak üzerine planlan müfrit ve müfsit bir muhalefettir. CHP’nin muhalefeti vatanı ve devleti düşürmek maksadına matuf karanlık bir siyasettir. Demokrasi ve hukuk güvenliğimiz tehdit altındadır.
Lise ve üniversite öğrencilerimizin arkasına saklanıp sokakları kışkırtan, utanmadan rızkı ve nimeti boykot eden, daha doğrusu milli ekonomiyi ve milli kurumları düşmanca hedef alanlar esasında Türkiye için bariz bir tehdit haline dönüşmüştür.
CHP Genel Başkanı’nın “savaş ilan ederim” açıklaması ise sakat bir mantık, basiretsiz ve hatta skandal bir hezeyandır. Kime savaş ilan edeceği, bu savaşı kiminle yapacağı, ne için savaşacağı, silah ve militan açığını nasıl takviye edeceği muamma, muallak ve muğlaktır.
Özgür Özel’e diyorum ki, dilemeyiz ama, şartlar başka tercih yapmamızı imkansızlaştırırsa ve ısrarla savaş ilanı için muhatap arayacaksan biz buradayız, nasıl savaşılır, nasıl mücadele edilir, savaş ilanının vahim sonuçları nasıl olur, bihakkın bunu ispat edecek kudret ve kırattayız.
Her şeyden önce CHP’nin, hukukun üstünlüğüne, gündemdeki yargı sürecine saygı duyması lazımdır. Sipariş kalabalıklar önünde bağırıp çağırmak, kel başa şimşir tarak misali, kasket giyip çakma ve kiralık traktör sürmek bağımsız ve tarafsız Türk mahkemelerine asla tesir edemeyecektir. Özgür Özel dingili kırmış, uçuruma savrulmuştur. Kaos ve kriz siyasetine hız vermiştir.
Can Atalay Kararı
Bunlardan daha dikkat çekeni ise iradesini ve siyasetinin kontrolünü Türkiye muarızı çevrelerin eline ve keyfine korkak şekilde terk etmiştir.
Özellikle TBMM Genel Kurulu’nun 16 Nisan 2025 tarihli 77’inci Birleşiminin açılmasından sonra CHP’li Meclis Başkanvekili ile CHP’li Katip Üyenin daha önceden yapılan bir tertip ve eylem planını tatbik ederek hukuksuz, kanunsuz ve korsan iş ve işlemleri 105 yıllık maziyi kucaklayıp bugüne gelen Gazi Meclisi’mize karşı çok büyük haksızlık, hayasızlık ve siyasi ahlaksızlıktır.
Hakkında verilen kesinleşmiş hapis cezası bilinen Can Atalay’la ilgili Anayasa Mahkemesi’nin kararının hüküm kısmını okutan CHP zihniyeti teamülleri ve İç Tüzüğü açıkça çiğnemiştir.
Tekraren ifade etmek isterim ki, CHP’li Meclis Başkanvekili ve CHP’li Katip Üye derhal istifa etmelidir. Bir başka tedbir olarak, bu yasama yılının sonuna kadar TBMM Başkanı, CHP’li Meclis Başkanvekiline Genel Kurulu yönetme ruhsat ve izni vermekten imtina etmelidir.
Konunun bir mahkum hakkındaki kararı gayri meşru ve gayri ahlaki şekilde okutulmasından daha farklı boyutları vardır. TBMM böylesi bir yetki ihlaline ve sorumluluk aşımına tesadüf etmemiştir. Can Atalay ile ilgili okutulan metin, bununla mündemiç doğurması ümit edilen hukuksal sonuç mutlak butlanla batıldır.
Bir siyaset eskisinin böylesi alacakaranlık zamanlarda abuk sabuk konuşması da potansiyel hazımsızlığını sürekli deşifre etmektedir. Gazi Meclisi’mizin 105’inci yıl dönümünde vaki rezalet milli iradeye ağır saldırı ve suikasttır. Bugün Can Atalay kararını kaçak-göçek ve fırsatçılıkla okutanlar, yarın Türkiye’nin aleyhine bir başka muhtemel tasarruf ve teklifi oldubittiye getirerek gündeme taşıyabilecektir.
“CHP artık tehlikeli bir siyasi odaktır.”
CHP artık tehlikeli bir siyasi odaktır. Milli güvenliğimiz ve demokrasi hayatımız adına zehirli bir siyasi organdır. İlk Meclis’in hatıraları CHP’de buharlaşmıştır. Milli Mücadele yılları silinip atılmıştır. Kuvayı Milliye geleneği silindir gibi ezilmiştir. Çok daha üzücü olanı ise Aziz Atatürk’ün anılarının çiğnenmiş olmasıdır. CHP milli egemenliğe karşı gelmiştir.
Bilindiği üzere, 23 Nisan 1920’de demokrasi ve millet egemenliği tarihsel sahnesine tam olarak çıkmıştır. Demokrasi ve millet egemenliği ancak bu değerlere hürmet ve riayet etmesini bilen milletin ahlaklı temsilcileri vasıtasıyla anlam ve kalıcılığını bulacaktır. Dünyanın o zamanki siyasi ve toplumsal ikliminde Meclisimiz taşıdığı eşsiz özellikleriyle hem insanlık için örnek, hem de Türk tarihi açısından ibret, ilham ve ihtiram vesikasıdır.
Unutmayalım ki, hakimiyet havzalarımızdan birer birer çekildiğimiz ıstırap dolu tablo içinde, Türk milletinin o dönemdeki en son, en etkili hamlesinin adı Büyük Millet Meclisi’dir. Nihayetinde TBMM; Türk milliyetçiliğinin, millet ve vatan sevdasının millet iradesiyle buluşması, ayrılmamak üzere birleşmesidir. 23 Nisan 1920’nin aziz hatıralarını aramak ve anlamak için çok uzaklara gitmeye gerek yoktur.
19 Mayıs ruhunda tecelli etmiş yüksek ülkülerde, İsli gaz lambalarının ışığında kaleme alınan kararlarda, Ardı arkası gelmeyen sararmış telgraflarda, Heyecanla toplanılan kongre salonlarında, Asker götüren katarların loş vagonlarında, Mermi taşıyan kağnıların gıcırtılı tekerleklerinde, gaile dolu teknelerinde, Mekteplerden getirilen ve uykusuz gecelerle geçen sıralarda, Nihai olarak şehadetlerle dolu vatan topraklarında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni canlı bir şekilde görmek, anlamak, tanımak mümkündür, her vicdan sahibi için de şeref konusudur.
Cumhurbaşkanlığı Sistemi
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle TBMM daha da etkinlik kazanmış, asıl fonksiyonuna tam olarak kavuşmuş, denge ve denetleme vasfı tescillenmiştir. İlaveten kuvvetler ayrımı netleşmiş, kesinleşmiştir.
TBMM, Türk milletinin alın teri, göz nuru, cepheden cepheye verdiği kurtuluş mücadelesinin ilelebet yaşayacak iradesinin mümtaz bir tecelligahıdır. Gazi Meclis, CHP’ye ve müfteri koalisyonunun tahriklerine takılmadan, daha güçlü, gerçek işlev ve tarihi mirasına daha da sahip bir mevkie erişmiştir. Büyük Millet Meclisinin açılması, aziz milletimizin varlığına ve bekasına yönelmiş dayatmalar karşısında neleri göze alıp, neleri başarabileceğinin de imrenilecek bir numunesini teşkil etmiştir.
Gerek Büyük Millet Meclisi’nin açılış şartları, gerekse sonradan yaşanan siyasi, sosyal gelişmelerin tamamı; milletimizi küçümseyen, onuruna ve mukaddesatına el ve dil uzatmaya yeltenen, gücünü sınamaya kalkışan mihrakları nasıl bir akıbetin beklediğini anlamaları açısından da tarihi ihtar belgesi olmuştur.
Bu nedenle, Millet Meclisimizin açılması ile başlayan sürecin manasını ayrıntıları ile bilmenin, devlet ve millet hayatımızda yeniden karşımıza çıkan benzer tehditlerin doğru anlaşılması bakımından çok önemli olduğunu düşünüyorum. En karamsar ortamda, en müşkül anlarda bile Türk milletine gücü yetmeyenlerin, bugün yeni maceralarla şanslarını bir kez daha denemeye kalkışmaları bu açıdan boş bir gayret olacaktır.
Erken Seçim Vurgusu
TBMM görevinin başındadır, açıktır, Türkiye Cumhuriyeti’nin kalpgahı, Türk milletinin ta kendisidir.
Erken seçim yalan ve yaygarasıyla partimizi tartışmaya yeltenen, küçücük akıllarıyla niyet okuyuculuğuna teşebbüs eden çürüklerin hevesleri boşunadır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin ve Cumhur İttifakı’nın kararı kesindir, seçimler zamanında yapılacak ve bundan da asla taviz verilmeyecektir.
23 Nisan 1920 Cuma günü Ulus’taki Taş Bina’da milli iradenin teşekkülüyle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atılmış, Kuran-ı Kerim tilavetleriyle, kesilen kurbanlarla, dudaklardan dökülen aminlerle, yüreklerden kopan dileklerle İlk Meclis tarih sahnesindeki muhkem yerini almıştı.
TBMM’nin 105’inci yıldönümünde muhterem milletvekillerinin verecekleri her kararda mensubu oldukları “Gazi Meclis”in tarihine, şerefine, namusuna ve anlamına uygun hareket etmeleri vatan ve mukaddesat borcudur.
Bu Meclis’te meşru her görüş demokratik sınırlar çerçevesinde tıpkı 1920’li yıllarda olduğu gibi özgürce seslendirilmelidir. TBMM, Türk milletinin irade ve egemenliğinin temsil kurumudur. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Milletin önünde ve üstünde bir güç yoktur.
Dün yedi düvele meydan okuyan, en buhranlı anlarda, en ağır şartlarda bile demokrasinin erdeminden ayrılmayan Gazi Meclis’te her fikre cevaz vardır, ama ihanete, bölücülüğe, bölünmeye icazet yoktur, izin yoktur, fırsat yoktur. Bu tarihi ve milli kararlılığa herkesin riayeti samimi dileğimdir.
Cumhuriyetimizden üç yıl önce açılmış olan TBMM, nasıl ki yeni Türk devletinin doğuşunu müjdelemişse, pırıl pırıl çocuklarımız da ülkemizin onurlu ve yüksek geleceğini müjdelemektedir. Bu kutlu günün çocuklarımıza armağan edilmesinin en önemli nedeni ve gerekçesi de bize kalırsa budur. Milletimiz, bağrından yetişen yeni nesillerle varlığını sürdürecek, devletimiz genç kuşaklarla geleceğe umutla bakmaya devam edecektir.
Bu vesileyle sevgili çocuklarımızın ve bugünün kendilerine ithaf edildiği dünyadaki bütün çocukların 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyorum. Gerçek ve kalıcı barış, huzur, mutluluk ve kardeşlik diliyorum. Yüzyıllarca hüküm sürdüğümüz coğrafyalarda, varlığını feda ederek huzur içinde yatan meçhul kahramanların muhterem hatıralarını minnetle yâd ediyorum
Türkiye Cumhuriyeti’nde hayat ve vücut bulmamızı sağlayan kahraman nesilleri, aziz şehitlerimizi, bu kutlu Meclis’i emanet eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, ilk Meclis’in muhterem üyelerini, ebediyete irtihal etmiş tüm milletvekillerini rahmetle anıyorum.
Bu düşüncelerle Gazi Meclisimizin 105’inci açılış yıldönümünü iftihar duygularımla kutluyor, aziz milletime esenlikler ve selamet dolu yıllar diliyorum.”
Bahçeli’nin Açıklamasının Ardından Türköne’den İlk Açıklama
Erken seçim tartışmaları devam ederken MHP lideri Devlet Bahçeli, “Milliyetçi Hareket Partisi’nin ve Cumhur İttifakı’nın kararı kesindir, seçimler zamanında yapılacak ve bundan da asla taviz verilmeyecektir” açıklamasında bulundu. Tartışmaların odağındaki Mümtaz’er Türköne ve Şamil Tayyar ise Bahçeli’nin açıklamalarına cevap verdi.
Bahçeli’ye yakınlığıyla bilinen yazar Mümtaz’er Türköne, Bahçeli’nin açıklamalarına sosyal medya üzerinden cevapladı; Türköne paylaşımında şu ifadelere yer verdi; “Bahçeli’nin sözlerini üstüme alınmıyorum. Benim analizim Çözüm Süreci’ne dairdi. “Çözüm Süreci yürümezse erken seçim kaçınılmaz olur” dedim. Hukuka dönülmezse Çözüm Süreci yürümez. Hala aynı görüşteyim.”
Öte Yandan Mümtaz’er Türköne sosyal medya hesabından “Türkiye bir hukuk devletidir” diye bağladığı zaman peşinen “mugalata” diye geçmekte haklısınız. Hukuka avdet edilmezse ne olur? Durum vahim.” ifadelerini kullanarak eleştirilerde bulundu.
Mümtaz’er Türköne’nin sosyal medya paylaşımı şu şekide;
“Osman Kavala, Selahaddin Demirtaş, Can Atalay, Ekrem İmamoğlu, Ayşe Barım, Selçuk Kozağaçlı gibi isimler hukuksuzluğun kamuoyuna mâl olmuş ön saftaki kurbanları. Arkada dağ gibi mağdurlar ve mazlumlar kitlesi duruyor. Sadece tutuklular değil. Ahmet Türk’ün yerine kayyım atandı. Laf kabilinden bile olsa kanuni bir gerekçe duydunuz mu? Bu isimler özgürlüğüne kavuşmadan, hiç olmazsa sembolik anlamda Türkiye’de yeni yetme bir kabile devleti kadar bile hukukun geçerli olduğunu, hatta bir kaza müessesesinin varlığını kimse iddia edemez. Adalet Bakanı veya herhangi bir hükümet temsilcisi çıkıp da, gündemdeki bir sorunun hukuk veçhesine dair bir beyanda bulunduğu, cümlesini “Türkiye bir hukuk devletidir” diye bağladığı zaman peşinen “mugalata” diye geçmekte haklısınız. Hukuka avdet edilmezse ne olur? Durum vahim. İlk adım olarak yargıçlık teminatı ve doğal yargıç prensibinin işlerlik kazanması ile yargının bağımsızlığına doğru adımlar atılmazsa, Türkiye teker teker her şeyini kaybeder. Sorun adalet sorunundan ibaret değil. Her şeyimizi kaybedebiliriz. İktidar, içinde hava kalmayan tenekelerin içeriye doğru çökmesi gibi dağılır ve gücünü sürdüremez. Çözüm süreci ilerlemez. Devletin bekâ sorunu derinleşir. Kürtlerin özgür rızaları ile gönüllü olarak benimseyecekleri ulus devletin sağlam temellere oturması adına ülkemiz büyük bir fırsatı elinden kaçırmış olur. Ekonomik krizden çıkış yolu bulunamaz. Uluslararası çıkarlarımızı savunamayız ve koruyamayız. Hukuka dönüş, Türkiye’nin en hayati sorunu ve bir yığın sorununun çözümü için olmazsa olmaz zorunlu adımı. Görüyorsunuz hukukun olmadığı yerde, iktidarlar dahil kimse nefes bile alamıyor, ot bitmiyor ve gündüz vakti her yer kararıyor.”
Mümtaz’er Türköne Kimdir?
Mülkiyeli ve kendi deyimiyle “Ülkücü militan” Mümtaz’er Türköne, Ülkü Ocaklarında Muhsin Yazıcıoğlu başkan, Abdullah Çatlı ikinci başkanken yönetim kurulu üyesiydi. 1990’larda Susurluk lağımı patladığı sırada “Devlet için kurşun atan da kurşun yiyen de bizim için şereflidir” diyen dönemin Başbakanı Tansu Çiller’e gayriresmi danışmanlık yaptı. Gülen cemaatinin yayın organı Zaman gazetesi yazarı olduğu 2011’de İstanbul’dan AKP milletvekili adayı oldu. 2016’da bir grup eski Zaman yazarıyla birlikte tutuklandı ve “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan 10 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. 2020’de Devlet Bahçeli yaptığı “Dileğim bir haksızlık varsa bunun acilen düzeltilmesidir… Pek çok sorunlu kişinin masum gösterilmeye çalışıldığı bir yerde şehit ağabeyi Mümtaz’er Türköne’nin davası tekraren ve titizlikle değerlendirilmelidir” çağrısından üç ay sonra serbest kaldı.