Bu siteyi kullanarak Gizlilik Sözleşmesi ve Bilgi Güvenliği Politikası'nı onaylamış olursunuz.
Kabul Et
Sahi GündemSahi GündemSahi Gündem
Bildiri
Yazı Tipi BoyutlandırıcıAa
  • Yazarlar
  • Siyaset
  • Emek-Çalışma Hayatı
  • Dünya
  • Ekonomi
Okuma: Terörsüz Türkiye ya da Barış ve Demokratik Toplum
Paylaş
Yazı Tipi BoyutlandırıcıAa
Sahi GündemSahi Gündem
  • Yazarlar
  • Siyaset
  • Emek-Çalışma Hayatı
  • Dünya
  • Ekonomi
Ara
  • Yazarlar
  • Siyaset
  • Emek-Çalışma Hayatı
  • Dünya
  • Ekonomi
Mevcut bir hesabınız var mı? Giriş Yap
Bizi Takip Edin
Yazarlar

Terörsüz Türkiye ya da Barış ve Demokratik Toplum

‘Terörsüz Türkiye’ ya da ‘Barış ve Demokratik Toplum’ süreci, baş döndürücü bir hızla ve bugüne kadar kazasız belasız devam ediyor.

Son güncelleme: 11/03/2025 21:31
Mehmet Bekaroğlu
Yayımlandı 10/03/2025
Paylaş
Paylaş

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Meclis’in açıldığı 1 Ekim’de,
sıralarına gidip DEM Partililerin ellerini sıkması ile başlayan ‘Terörsüz Türkiye’ ya da ‘Barış
ve Demokratik Toplum’ süreci, baş döndürücü bir hızla ve bugüne kadar kazasız belasız
devam ediyor.


Başlangıçta barış yanlılarının hemen tamamı ‘temkinli bir iyimserlikle’ karşılıyordu olup
bitenleri. Gün geçtikçe “galiba bu sefer olacak” diyenlerin sayısı artmakla beraber hâlâ
insanların çoğu sürece ihtiyatla yaklaşıyor. Bunun iki önemli nedeni var. Birincisi; konunun
çok çetrefil olması, geçmişte olduğu gibi her an bir sorunla, sabotajla, yol kazasıyla karşı
karşıya kalma ve akamete uğrama ihtimalidir. İkincisi; Cumhurbaşkanı Erdoğan yönetiminin
demokrasi ve hukuk devletinden giderek uzaklaşması ve hâlâ topa tam olarak girmemiş
olmasının güveni sarsmasıdır.

Hemen belirtmeliyim ki ben iyimserlerdenim; bu sefer bu iş galiba olacak, olmalı. Benim gibi
düşünenlerin durumunu en güzel şekilde Enver Aysever’in sosyal medya paylaşımı anlatıyor:
“En kötü barış savaşmaktan iyidir. Sonrasına bakacağız.”

Bu cümle sadece bizim gibi düşünenlerin durumunu anlatmıyor, aynı zamanda sürecin
kendisini, bundan sonar ne olacağını, nerelere evrileceğini de söylüyor. Yapılmakta olan şey
sadece silahların susması ile ilgilidir, ‘sonrasına’ gerçekten sonra bakılacak. Sonra dediğimiz
de silahların, şiddetin, terörün olmadığı bir ortamdır ve böyle bir ortamda ne kadar çetrefil
olursa olsun tüm sorunların çözümünün silahların gölgesinden çok daha kolay olacağından
hiç şüphe yoktur.


Şimdi işimiz kolaylaştı; Devlet Bahçeli ve Abdullah Öcalan’ın söylediklerinden hareketle
silahların nasıl susacağını anlatmaya başlayalım.

Bahçeli tam olarak ne dedi?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 1 Ekim’de DEM’lilerin ellerini sıkmasının nedenini, 15
Ekim’de yapmış olduğu grup konuşmasında şu cümle ile açıkladı:

“Türkiye’ye getirilirken, ‘her türlü hizmete hazırım’ diyen teröristbaşı, buyursun
terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin.”

Herkes bu nasıl olacak diye sorarken; Bahçeli, 22 Ekim 2024 tarihindeki grup konuşmasında
şunları söyledi:

“Şayet teröristbaşının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti grup toplantısında
konuşsun.

Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın.


Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, ‘Umut Hakkı’nın kullanımıyla ilgili yasal
düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın.”


Sayın Bahçeli aynı konuşmasında bu ‘esas’ cümlelerin yanında, gerekçe ve yöntemle ilgili
düşüncelerini de açıklıyor:


“TBMM’de her meselenin ele alınıp milli ve müşterek akılla çözümü mümkün ve hatta
mecburidir. Eğer terörsüz bir siyaset, terörsüz bir ülke, terörsüz bir gelecek hususunda
herkes ittifak halindeyse o halde değil elimizi taşın altına koymaya, gövdemizi koymaya
varız ve buradayız.
…
Bilinmelidir ki, uzattığım elin bir mesajı da budur.
…
Terör yöntemleriyle herhangi bir yakın veya uzak hedefe ulaşıldığı bugüne kadar
görülmüş, duyulmuş şey değildir. Barışçıl yollar varken teröre müracaat melanettir,
ihanettir, cinayettir, canavarlıktır.
…
Tabular kalktıkça, ezberler bozuldukça, statüko delindikçe, insanlar birbirine dürüst
davrandıkça, içlerinden geçeni özgürce söyledikçe, bir anlaşma ve mutabakat
noktasından diğerine küçük adımlarla ilerlemek daha kolaydır. … Bir yanda terörle
amansız mücadele ederken, diğer yanda demokratik reformların, sosyal ve ekonomik
düzenlemelerin yapılması akla en yatkın seçenektir.
…
Tek başına silahlı mücadelenin hemen hiçbir zaman terörü sona erdiremeyeceği gibi,
terörün silahsız çözümü de asla yoktur.”

Hiç kuşku yok ki ‘silahların susması’ için söylenen bu sözler tarihi önemdedir. Şunu teslim
etmek zorundayız; bu sözleri önemli kılan, sadece içeriği değil, aynı zamanda bunları
Bahçeli’nin söylemiş olmasıdır. Çünkü Bahçeli sadece hükümetin hatırlı ortağı değil, aynı
zamanda bir ‘devlet görevlisi’ ve terör meselesinde ‘taraf’ olarak algılanıyor.

Öcalan tarihi çağrısında ne dedi?

Öcalan TBMM’ye DEM Parti Grubu’na gelmedi ama 5 aylık bir hazırlıktan sonra DEM
İmralı Heyeti aracılığıyla Bahçeli’nin istediği çağrıyı yaptı. 27 Şubat’ta Kürtçe ve Türkçe
olarak okunan Öcalan’ın mektubu özetle şöyle;

Öcalan önce, Soğuk Savaş ortamında doğan PKK’nin, reel sosyalizmin çökmesi, içeride
kimlik inkârının çözülmesi ve özgürlükler konusunda yaşanan gelişmeler dolayısıyla, 90’lı
yıllardan itibaren anlam yoksunluğuna uğradığını ifade ediyor. Sonra gönüllülük yönü ağır
basan tarihsel Türk-Kürt ittifakından söz ediyor. Öcalan, PKK’nin güç ve taban bulmasını
demokratik siyaset kanallarının kapalı olmasına bağlıyor. Sonra da aldığı kararı ve
gerekçelerini şu şekilde açıklıyor:

“Aşırı milliyetçi savruluşun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari
özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.
Kimliklere saygı, kendilerini özgürce ifade edip demokratik anlamda örgütlenmeleri,
her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanmaları ancak
demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür.


Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe
bir sürekliliğe sahip olabilecektir. Sistem arayışları ve gerçekleştirmeler için demokrasi
dışı bir yol yoktur. Olamaz. Demokratik uzlaşma temel yöntemdir.


Barış ve demokratik toplum döneminin dili de gerçekliğe uygun geliştirilmek
durumundadır. Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanının ortaya
koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla
oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi
sorumluluğunu üstleniyorum.


Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı
gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar
silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.”

Bu söylenenlerin açıklanmaya ihtiyacı var mı?

Aslında her şey açık; tuhaf ama ‘asla bir araya gelmez, herhangi bir sözde birleşmeleri
kesinlikle mümkün olmaz’ iki insan aynı şeyleri söylediler. Ve öyle bir matematiksel
kesinlikle söylediler ki “Ne demek istediler?” diye sormak, soranın niyetini sorgulatır ya da
kavrama yeteneği ile ilgili kuşkular oluşturur. Zaten herkes ne demek istendiğini ve bundan
sonra neler yapılacağını yine matematiksel kesinlikle anlamıştır. Lafı ağzında geveleyenler,
“olmaz bu iş” diye tutturanlar, bu işin olmasını istemeyenler, mevcut durumu çıkarları için en
uygun durum olarak görenlerdir. Ben yine de kavrama yeteneğim ile ilgili kuşkular
oluşmasını göze alarak “Ne demek istediler, şimdi ne olacak?” sorularını soracak ve bunlara
cevap arayacağım. Daha doğrusu, bu iki insanın matematiksel kesinlikle söylediklerini
burada tekrarlayacağım. Herhalde niyetimi bu kadar açık bir şekilde belli ettikten sonra kimse
sorgulamaz.


Bahçeli’nin söylediklerinin düz yazı ile ifadesi

Bahçeli, “Türkiye bu sorunla birlikte yaşayamaz; bırakın ‘Türkiye yüzyılını’ görmeyi,
önümüzdeki yüz yılı bile bitiremeyiz. Yani bu iş en temel beka sorunumuzdur,” diyor.
Bakmayın tekrar tekrar “Kürt sorunu yoktur” demesine; sorunun hepimizden çok farkındadır
ama buna “Kürt sorunu” demiyor. Elbette bunu inat olsun diye yapmıyor, aslında Bahçeli ve
Öcalan’ın söyledikleri tekrar tekrar okunursa bu konuda da aynı şeyleri söyledikleri
görülecektir. Sorun emperyalizm sorunudur, kapitalist modernitenin sorunudur, Soğuk Savaş
ortamının ürünüdür vb. tespitler üzerinde okumalar yapılırsa bu cümleme fazla itiraz olmaz
diye düşünüyorum.


Bahçeli, taraflara, yani Türkiye’ye ve PKK/Öcalan’a teklifinin gerekçeleri ile ilgili başka
önemli şeyler de söylüyor. MHP Genel Başkanı, terörle mücadele elbette olacak ama tek
başına silahlı mücadele ile hiçbir zaman terör bitirilemez; bu nedenle demokratik reformlar,
sosyal ve ekonomik düzenlemeler gerektiği gerçeğinin altını çiziyor. Bu tespitler elbette
sadece Bahçeli’nin düşünceleri değildir; bu kanaat esasen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin
teröre karşı yarım asırdır sürdürdüğü mücadele sonucu oluşmuştur.


Bahçeli terör örgütüne de, “terörle herhangi bir sonuç elde edildiği görülmemiştir; barışçıl
yollardan başka çıkar yol yoktur,” diyor.


Anlaşılan o ki Sayın Bahçeli, ciddi bir ekiple çalışmış ve her kelimesine anlam yükleyecek
şekilde hazırlamıştır bu konuşmalarını. Meselenin ele alınıp gereğinin yapılacağı adresin
zorunlu olarak TBMM olduğunu söylerken “Burada Kürt sorunun çözümü ile ilgili hiçbir şey
yok” diyenler için de şu cümleyi kuruyor: “Tabular kalktıkça, ezberler bozuldukça, statüko
delindikçe, insanlar birbirine dürüst davrandıkça, içlerinden geçeni özgürce söyledikçe, bir
anlaşma ve mutabakat noktasından diğerine küçük adımlarla ilerlemek daha kolaydır.”

Bahçeli’nin Öcalan’a teklifi ise daha açık; tecrit kalksın, TBMM’ye gel, “terörün bittiğini,
örgütü lağvettiğini” ilan et. Buna karşılık Bahçeli’nin sadece Öcalan’a hapisten çıkmayı
vadettiğini iddia edenler Bahçeli’nin konuşma metinlerini tekrar okurlarsa şunu açıkça
görürler. Esasen Bahçeli, Öcalan’a/PKK’ye “Silah bırakın, PKK’yi feshedin, ne
yapacaksanız siyaset yoluyla yapın”
diyor.

“Siyaset yoluyla yapın” çıkarsaması ile birlikte metinleri “Bahçeli” yerine “Türkiye
Cumhuriyeti Devleti” koyarak okursanız devletin “serbest siyasetin önündeki bütün engelleri
kaldıracağı” sözü verdiği sonucuna ulaşırsınız elbette.


Öcalan’ın söylediklerinin düz yazı ile ifadesi

Aslında Öcalan, Bahçeli’den çok farklı bir şey söylemiyor. ‘Ayrı ulus-devlet’ten
vazgeçtiklerini daha önce defalarca ifade etmişti, şimdi yeni olarak ‘federasyon, idari
özerklik ve kültüralist çözümler’
in de tarihsel toplum sosyolojisine cevap vermediğini
ifade ediyor. Öcalan’ın silah bırakma çağrısını bunları söyleyerek yapması, önümüzdeki
süreci kolaylaştırmıştır. Demek ki birlikte yaşamanın bize özgü olacak formülünü,
federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümlerin dışında arayacağız.


Bahçeli, terörü lanetlediği cümleye “Barışçıl yollar varken” ifadesi ile başlıyor. Sonra da
silahlar bırakılıp örgüt feshedildikten sonra nasıl yol alınacağını “Tabular kalktıkça,
ezberler bozuldukça, statüko delindikçe, insanlar birbirine dürüst davrandıkça,
içlerinden geçeni özgürce söyledikçe, bir anlaşma ve mutabakat noktasından diğerine
küçük adımlarla ilerlemek daha kolaydır”
cümlesi ile ifade ediyor. Bunlar hiç kuşku yok
ki, Öcalan’ın “demokratik toplum ve siyasal alan” dediklerinin başka kelimelerle ifadesidir.


Yeni başlayanlar için özetin özeti ya da ‘bundan sonra ne olacak sorusunun’ cevabı

Şimdi bir özet paragrafı ile yazıyı bitirelim. Bu söylenenlerden hareketle, Devlet Bahçeli’nin
çağrısı ve Öcalan’ın cevabı ile birinci aşamasının sonuna geldiğimiz “barış/terörsüz Türkiye
ve demokratik toplum” inşa etme süreci bundan sonra şöyle devam edecektir: PKK,
kongresini toplayacak ve tüm gruplarıyla silah bırakacak ve kendisini feshedecektir. Bu arada
ilgili kurumlar silah bırakmanın nasıl olacağının teknik hazırlıklarını, TBMM de gerekli yasal
düzenlemeleri yapacaktır. Bu teknik ve yasal hazırlıklar arasında elbette Öcalan ve örgüt
üyelerinin gelecekteki yaşamları ile ilgili düzenlemeler de olacaktır. Silahların sustuğu
serbest siyaset ortamında Kürtler ve herkes toplumun her kesiminin daha iyi yaşaması için
siyaset yapmaya devam edecekler.


Ben cevaplıyorum ama Öcalan da kısa bir mektup daha yazmalı

Suriye ve PYD/YPG konusuna süreci yavaşlatacak, hatta akamete uğratacak bir sorun olarak
bakılıyor; nitekim kimileri bu konu üzerine tepinmeye başladı bile. Benim anlamakta
zorlandığım durum sorumluluk mevkiinde bulunan bazı DEM’lilerin “Öcalan’ın çağrısı
PYD’yi kapsamıyor” kesin cümlesini kurarak İmralı ekibi ile ters düşmesi ve “red cephesi”ne
malzeme vermesidir. Bence söylenen çok açık ama yine de bir yol bulunmalı ve Öcalan bu
konuya açıklık getirmelidir.


Bu iş Bahçeli’nin aklına esmiş ve bir anda Öcalan’a çağrı yapmış, Öcalan da “Tamam Sayın
Bahçeli gereğini yapıyorum” demiş ve öyle tesadüfen başlamış olabilir mi? Değil elbette; hiç
şüphe yok ki, konu aylarca müzakere edilmiştir, başta Suriye’deki gelişmeler olmak üzere
dışarıda olanlar değerlendirilmiş, değişik aktörlerle müzakere edilmiştir. Hem Bahçeli’nin
söyledikleri hem de Öcalan’ın söyledikleri, her kelimesi ile tüm ihtimaller dikkate alınarak
konuşulmuş ve titizlikle kaleme alınmıştır. Böyle bir çalışmada böylesine önemli bir konunun
muallakta bırakılması mümkün mü? Öcalan’ın “Tüm gruplar silah bırakmalı” sözünden ne
anlıyorlar; Ağrı grubu, Hakkari grubu, Dersim grubu mu?


Suriye’de ayrı ve çok farklı bir süreç işliyor; henüz devletleşme tamamlanmış değil,
dolayısıyla Suriye’de işlerin Türkiye’deki gibi işlemeyeceği açık. Bu PYD’nin silah
bırakmayacağı anlamına gelmez. Aslında Öcalan’ın söylediği “Ulus-devlet, federasyon,
idari özerklik ve kültüralist çözümler tarihsel toplum sosyolojisine cevap
olamamaktadır”
ifadesi, Suriye’deki devletleşme sürecini ve Kürtlerin entegrasyonunu
kolaylaştıracak bir imkândır.

Ayrıca Şunları da Beğenebilirsiniz

MEB Yusuf Tekin’den Yeni Bir Hamle:Ara Tatil 10 Kasım’da Başlatılıyor!

Kadının İnsan Hakları Mücadelesini Veriyoruz

Eğitimde Büyük Yıkım: Geleceğe Darbe Vuruluyor!

En Sahi Gündem

AKP’nin Eğitim Çıkmazı

ETİKETLENDİ:barışdemokrasi
Bu Yazıyı Paylaşın
Facebook Whatsapp Whatsapp
Bir Yorum Bırak

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

HABERLER

Manisa, Başkan Ferdi Zeyrek’e Gözyaşlarıyla Veda Etti

Sahi Gündem
Sahi Gündem
10/06/2025
Manisa Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek Hayatını Kaybetti: Elektrik Kazası Türkiye’yi Yasa Boğdu
Eğitimde Çöküş Devam Ediyor!
Garip Dede Dergâhı’ndan Toplumsal Barış Çağrısı: “Bu Toprakların Umudu Birliktir”
Mehmet Bekaroğlu’ndan Barış Süreci Yorumu: “Bu Bir Pazarlık Süreci Değil, Ön Şartsız Silah Bırakmadır”
Önceki Sonraki

BİZİ TAKİP EDİN

FacebookBeğeni
XTakip
InstagramTakip
YoutubeAbone

YAZARLAR

Mehmet Bekaroğlu
Yıldırım Kaya
Mehtap Yücel
Zeki Kılıçaslan
Yıldırım Öztürk

Kategoriler

  • Yazarlar
  • Haber
  • Siyaset
  • Emek/Sendika
  • Dünya
  • Ekonomi

SAHİ

2025 © Her Hakkı Mahfuzdur.

Bize Yazın

Herhangi bir konu hakkında bize yazabilirsiniz.

bilgi@sahigundem.com

© Sahi Gündem. Tüm Hakları Saklıdır.
Tekrar Hoşgeldin!

Hesabınıza giriş yapın

Kullanıcı Adı veya E-posta
Şifre

Şifreni mi unuttun?