Ağrı’nın Diyadin ilçesine bağlı Mollakara köyünde açılması planlanan Koza Altın Madeni projesine karşı Türkiye’nin dört bir yanından çevre ve ekoloji örgütleri ortak basın açıklamasıyla tepki gösterdi. Aktivistler, projenin sadece yerel halk için değil, tüm Fırat Su Havzası için büyük bir felaket olabileceği uyarısında bulundu.
“Mollakara, Yeni Bir İliç Olmasın!”
Diyadin Mollakara köyünde bir araya gelen çevreciler ve yaşam savunucuları, Koza Altın Madeni’nin Fırat Nehri’nin önemli bir kolu olan Murat Nehri’nin kaynağına yapılmasının ekolojik felakete yol açacağını vurguladı. Projenin deprem hattı üzerinde ve sönmemiş Tendürek volkanına yakınlığı ise endişeleri artırıyor.
Projenin 470 hektarlık alanda, üç ayrı ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) raporu çerçevesinde planlandığı ve siyanürle altın ayrıştırma yöntemi kullanılacağı belirtildi. ÇED raporuna göre proje, 11 milyon ton cevher ve 12 milyon ton pasa çıkaracak. Uzmanlar, bu hacmin ciddi bir çevre yıkımına yol açacağı görüşünde.
6 Köy Risk Altında, Yaşam Alanları Tehlikede
Altın madeni, Mollakara dahil 6 köyün ortasında yer alıyor. En yakın yerleşim yerinin sadece 190 metre mesafede olduğu belirtilirken, “köyler yok olma tehdidi altında” mesajı verildi. Bölge halkı için kanser, solunum hastalıkları ve göç riski gibi sonuçlar doğuracağı kaydedildi.
Doğaya Bedel, Sermayeye Kar: Kim Kazanacak?
Koza Altın’ın 222.702 ons altın ve 13.305 ons gümüş üretmeyi hedeflediği, bu üretimin milyonlarca dolar gelir getireceği, buna karşın devletin elde edeceği katkının yalnızca 48 milyon dolar seviyesinde kalacağı vurgulandı. Ekolojistler, devletin madencilikten aldığı payın %1’in altında olduğunu belirterek, “Kazanan sadece şirketler olacak” dedi.
Endişeler Sadece Altınla Sınırlı Değil
Açıklamada projenin yol açabileceği doğa tahribatı şu başlıklarla sıralandı:
- Murat Nehri’nin kirleneceği ve uluslararası su havzasının tehdit altında kalacağı,
- Termal su kaynaklarının yok olacağı,
- Diyadin Sera Organize Sanayi Bölgesi’nin zarar göreceği,
- Endemik bitkilerin, arıcılığın ve yaylacılığın biteceği,
- Altın ocağının kapanış sonrası atık deposuna dönüşeceği.
“Algı Değil, Gerçek: Altın Madenciliği Doğa Katliamıdır”
Açıklamayı yapan çevre örgütleri, sıkça dile getirilen “sürdürülebilir madencilik”, “ağaçlandırma” ve “cari açığı kapatma” gibi söylemlerin kamuoyunu aldatmaya yönelik olduğunu ve doğa talanını meşrulaştırmak amacıyla kullanıldığını belirtti.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi;
“Türkiye’nin her köşesinden Çevre ve Ekoloji Örgütleri ve Doğayı, Yaşamı Savunanlar olarak bugün Ağrı Diyadin Mollakara Köyünde, Koza Altın Madeninin önündeyiz. Fırat Su Havzası içindeki İliç ve Bakırtepe altın madeni, Divriği ve Kemaliye demir ile diğer maden işletmelerinden sonra şimdi de havzada Anadolu’nun en büyük eko-kırım projesi olma riski taşıyan Mollakara Altın madeni işletmeye geçecektir. Murat Nehri kaynağında kurulacak işletmenin vereceği kirlilik; sınır aşan bir nehir ve Türkiye dışındaki geçtiği ülkeleri de ilgilendiren bir uluslararası su havzası olma özelliğiyle tüm Fırat Su Havzasını etkileyecektir
Dahası altın madeni deprem fayının üzerinde, dahası sönmemiş bir volkan olan Tendürek dağının yakınında yer alıyor. Proje sahasının çevresinde birçok aktif kırık ve faylar bulunmaktadır ve rakımın yüksek oluşu nedeniyle olası bir felakette önü alınmaz zayiatlar oluşacaktır.
Diyadin altın madeni, 3 ayrı ÇED alanında ve 6 köyün ortasında yer alıyor. Maden sahasının en yakınındaki köy olan Mollakara köyüne mesafesi sadece 190 m. En uzaktaki köyün mesafesi ise 2.2 km. Diyadin Mollakara altın madeni, bu 6 köy için adeta bir yok oluş habercisi:(
Diyadin Mollakara köyündeki altın arama çalışmaları 2004 yılında Amerikan şirketi olan Newmont Mining Corporation tarafından başlatılmış ve 2008 yılında saha Koza Altın işletmelerine geçmiştir.
2012 yılında “ÇED Olumlu” kararı verilen Mollakara altın madeninin bu yıl işletmeye açılması planlanmaktadır ve ön çalışmaları son aşamadadır. Projenin işletme ömrü 4 yıl olarak planlanmasına karşın, arazinin hazırlanması, inşaat, işletme, kapatma ve rehabilitasyon faaliyetleri ile 8 yıllık faaliyet süresi belirlenmiş, ancak işletmenin ruhsat süresi 2022 -2042 arası, yani 20 yıl olarak alınmıştır.
Proje hayata geçirilirse, Koza Altın Madeni bu yıl içersinde toplam 470 hektarlık 3 ayrı ÇED alanında üretime başlayacak. Her 3 ÇED alanında açık ocak sahası, cevher stok sahası, bitkisel toprak depolama alanı, şantiye alanı, kazı fazlası depolama alanı, cevher stok sahası, kırma-eleme tesisi, yığın liç alanı, havuzlar, ADR tesisi alanı yer alacağı belirtiliyor. Altın tenör ortalaması 0,87 gram/ton ve cevher üretim metodu olarak siyanür kullanılacak.
Raporda “Tesiste çıkarılacak malzemenin 11.115.760 tonluk kısmının cevher, 12.108.356 tonluk kısmının pasadan oluşacağı” yazıyor. Bu devasa bir doğa yıkımı demek. Maden ocağının 10-15 yıl yıllık işletme süresinde yılda 300 ile 500 kişiye sağlayacağı istihdam da yıllar boyu hastalıklı-kanserli bir toplum yaratacaktır.
Nihai ÇED raporundaki tüm bu veriler ve bölgede inceleme yapan bilim insanlarının açıklamaları bize toplum olarak yaşananlardan ders alınmadığını ve yeni bir İliç faciasının önümüzdeki yıllar içersinde bizi beklediğini göstermekte. Kaldı ki, böyle bir felaket yaşanmasa bile projenin kendisi yüzyıllarca telafisi olmayan bir doğa kırımını berberinde getirecek ve bölge için sayısız kritik sonuçlar doğuracaktır. Bunlara sadece başlıklar ile bakarsak,
1- Fırat’ın zengin bir kolu olan Murat Nehri kirlenecek, muhtemelen bölgesel bir soruna yol açacaktır.
2- Maden ocağının 10-15 yıllık bir sürede tahrip edeceği alan 300 yıl zehir yaymaya devam edecektir.
3- Madencilik yaylaları ile meşhur Tendürek ve Aladağlardaki hayvancılığı bitirecektir.
4- Bölgenin yapısında bulunan termal su kaynakları, patlayıcılar ile yapılacak tahribattan etkilenecek ve mevcut termal yatakları büyük oranda yok olacak, Kaplıca turizmi büyük bir sekteye uğrayacaktır.
5-Termallere bağlı Türkiye’nin en büyük Diyadin Sera Organize Sanayi Bölgesinde üretilen domatesler ve diğer tarım ürünleri büyük oranda kaybedilecektir.
6- Bölgede yetişmekte olan birçok endemik bitki yok olacaktır.
7-Altın ocaklarından yayılan toz bitkileri kurutacak, çiçek döllenmelerini engelleyecek; balarıları çiçek özü alamayacağı için bölgede arıcılık yok olacaktır. Arıların yok olması yaşamın da yok olması demektir.
8-Diyadin’de açılacak olan 3 adet altın ocağı çukuru, iş bittikten sonra ağaçlandırılamayacağı için çöp ve atık maddelerin doldurulduğu birer depoya dönüşecektir.
Peki doğa ve çevre bunca bedel öderken kazanan kim olacaktır?
Ödenecek bunca bedele karşılık, madenin ülkemiz ekonomisine katkısı ise raporda “Devlet hakkı ve vergiler göz önüne alınarak toplam 48.699.300 milyon dolar civarında olması beklenmektedir’’ diye yer almaktadır. Altın madenciliğinin ülkemiz ekonomisine sağladığı katkının yok denecek kadar az olduğu biliniyor. Örneğin çok iyimser bir hesaplamayla 10 ton altın üreten bir şirket, devlet hakkı olarak yaklaşık 90 kg altın ödemektedir. Bu oran %1 bile değildir. Şirketin devlete ödeyeceği vergi ise devede kulak bile sayılmaz. Şirketlere devletçe verilen teşvikler ve sağlanan muafiyetler cabası. Görünen o ki, ülkemizdeki diğer madenlerde olduğu gibi Diyadin’de de kazanan maalesef sadece sermaye şirketi olacaktır. Verilen raporda Şirketin 222.702 ons altın ile 13.305 ons gümüş elde edeceği öngörülmüş. Bir ons altının 3200 Dolar olduğunu düşünürsek, teşvikler ve iadeler göz önüne dahi alınmadan şirketin karının milyonlarca dolar olacağı aşikardır.
Sevgili Dostlar, son 20 yıldan bu yana ülkemiz madenleri, özellikle Altın Rezervi adeta talan edilmektedir.
“Sürdürülebilir çevre ve madencilik”, “Sürdürülebilir kalkınma”, “Kesilenden daha çok ağaç dikeceğiz”, “En iyi ve son teknolojiyi kullanacağız”, “Cari açığı kapatacağız, katma değer üreteceğiz”, gibi çok sık duyduğumuz ifadeler, madenlerimizin rahatça sömürülebilmesi için söylenen, algı operasyonuna yönelik sosyal yalanlardır. Bu yalanlar, altın madenciliğinin verdiği zararı gizlemek adına sürekli dillendirilir ve maalesef genellikle amacına ulaşır. Ta ki halk gerçeklerle yüzleşene, cehennem çukurları ve hastalıklarla baş başa kalıncaya kadar…
İşte tam da bu nedenle, Diyadin Mollakara’ya dikkat çekmek için Ekoloji Örgütleri ve Doğayı, doğada yaşayan tüm canlıların yaşam haklarını savunanlar olarak Diyadin Koza Madeninin önünden sesleniyoruz:
“DİYADİN – MOLLAKARA BİR ALTIN MADENİ DEĞİL, BİR EKO-KIRIM PROJESİDİR !
Yeni bir İliç katliamı yaşanmaması için henüz işin başında iken, yani doğa tahrip edilmeden, insanlar ölümcül hasta olmadan, çevre kirlenmeden bu projeyi iptal edin!!!!”

ÇAĞRICILAR:
DİSDER – Doğa İçin Sanat Derneği
DOĞÇEP – Doğu Anadolu Çevre Platformu
Diyadin Çevre İnisiyatifi
VAN ÇEVDER – Van Çevre Koruma Derneği
Zilan Ekoloji Platformu
Katılımcı Kurum ve İnisiyatifler
Ağrı Barosu
Batman Barosu
Diyarbakır Barosu
Iğdır Barosu
Muş Barosu
Van barosu
Ayvalık Doğa Koruma
Batman Çevre Gönüllüleri Derneği – TÜR-ÇEP
Bazid Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü
Bergama Sivil İtaatsizlik
BİNÇEV-DER Bingöl Sürdürülebilir Kalkınma Çevre,
Gençlik ve Sivil Toplum Geliştirme Derneği
Bodrum Dağdaşlar Grubu
Bodrum Yurttaş İnisiyatifi
DEDEF Munzur Koruma Kurulu
Dirmil Kadın Kollektifi
Doğaya Güç Kat Ağı
Doğu Akdeniz Çevre Platformu
Doğubayazıt İş İnsanları Derneği
Ekoloji Birliği
Erciş Süphan Dağcılık Arama Kurtarma
Sanat Kültür ve Doğa Koruma Derneği
Halkevleri Kent ve Ekoloji
Iğdır Emek ve Demokrasi Platformu
İÇAÇEP – İç Anadolu Çevre Platformu – TÜRÇEP
İHD Ağrı Şubesi
İHD İnsan Hakları Derneği
İHD Doğu Beyazıt Temsilciliği
İHD Iğdır Temsilciliği
Zortul Çevre Grubu
İklim Adaleti Koalisyonu
İzmit Yerel Gündem 21 Çevre kooperatifi
Kocaeli Çevre Platformu
Mardin Çevre,Tarihi Eserleri Koruma ve Geliştirme Derneği (TÜRÇEP)
Muş Meşe Erozoyonla Mücadele Doğa koruma ve Ağaçlandırma Derneği-TÜRÇEP
MUÇEP – Muğla Çevre Paltformu
MUÇEP-Datça
Munzur Çevre Kültür ve Dayanışma Derneği
Muş Kültür Derneği
Muş Serbest Muhasebeci Mali Müşvavirler Odası
Niğde Çevre Eğitim Kültür Derneği – TÜRÇEP
Polen Hareketi
Sarımlı Havzası ve Çevresi Doğal Mirasın Korunması Derneği
Süphan Dağcılık Çevre ve Ekoloji Politikaları Derneği
TÜRÇEP-Türkiye Çevre Platformu
UTGB-Ulusal Tarım Birliği
Van Erciş Zilan Çevre Platformu
Yaşam ve Dayanışma Yolcuları
Yeşil Direniş Gazetesi
Yeşil Yaşam İnisiyatifi