TBMM’de zeytinlik alanları madenciliğe açan yasa teklifinin 18 maddesi kabul edildi. AK Parti, enerji güvenliği gerekçesiyle yasayı savunurken, muhalefet “zeytin katliamı”, çevreciler “ekolojik yıkım” uyarısı yaptı. Ankara’da köylüler açlık grevine başlarken Meclis’te arbede çıktı, Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yolda
17 Temmuz 2025’te Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’na gelen ve zeytinlik, orman ve mera alanlarında enerji ve madencilik faaliyetlerine izin veren torba yasa teklifinin ilk 18 maddesi 19 Temmuz gecesi kabul edildi. 454 vekilin oy kullandığı oylamada 255 kabul, 199 ret oyu verildi.
Teklifin 11. maddesi, zeytinlik alanlarda “doğayla uyumlu” elektrik üretimi amaçlı madencilik yapılmasına olanak sağlıyor. Tepkiler sonrası maddenin metni değiştirildi ancak çevre ve tarım uzmanları, ekosistemin geri döndürülemeyecek şekilde tahrip olacağı konusunda uyarıyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda, zeytinlik alanların madencilik faaliyetlerine açılmasını öngören Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ilk 18 maddesi kabul edildi. Bu teklif, madencilik faaliyetleri için zeytinliklerin kullanılmasına olanak tanırken, taşınan ağaç sayısının iki katı kadar yeni zeytin ağacının dikilmesi ve Hazine arazilerinin belirli koşullarda kiralanması gibi düzenlemeler içeriyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın kamu yararı gözeterek izin verebileceği bu faaliyetler kapsamında, her yıl ruhsat sahibinden işletme ruhsat bedeli kadar ayrıca tahsilat yapılacak.
Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesisleri için 2030 yılına kadar “acele kamulaştırma” kararı alınabilmesine imkan sağlıyor ve bu tesislerin izin, kira ve irtifak işlemlerinde indirimler getiriyor.
TBMM’deki kanun teklifine karşı Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya gelen köylüler,zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılmasını protesto etmek amacıyla yaklaşık iki haftadır sürdürdükleri nöbetin ardından açlık grevine başlama kararı aldı. Cemal Süreya Parkı’nda devam eden direnişlerinin, 16 Temmmuz 2025’teki 14. gününde Meclis önünde açıklama yapan köylüler, “Bu yasa geri çekilene kadar açlık grevindeyiz” ifadeleriyle tepkilerini dile getirdi.
Teklifin en çok eleştirilen düzenlemesi olan 11. madde, elektrik üretimi amacıyla yürütülen madencilik faaliyetlerinin ‘doğayla uyumlu’ şekilde zeytinlik alanlarda yapılabileceğini öngörüyor.
Türkiye’nin enerji arzını karşılama amacı taşıdığı öne sürülerek AKP tarafından hazırlanan 17 Temmuz’da TBMM Genel Kurulu’na gelen “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” kanunlaşırken, 21 maddeden oluşan teklif, Meclis Genel Kurulu’nda görüşülürken 18 Temmuz gecesindeki oturumda da tartışmalar yaşandı.
Kanun teklifini protesto eden bazı çevre örgütü üyeleri ve Türkiye’nin farklı kentlerinden Ankara’ya gelen köylüler yaklaşık iki haftadır eylem gerçekleştiriyor.
Bazı eylemciler “seslerinin duyulmaması” üzerine açlık grevine giderken muhalefet tarafından “Süper İzin” olarak adlandırılan teklifin özellikle 11. maddesine tepki gösteriliyor.
En Çok Tartışılan Madde: “Süper İzin” ile Ekosisteme Risk
Teklifin tartışmalı düzenlemesi olan 11. madde, elektrik üretimi ile yürütülen madencilik faaliyetlerinin “doğayla uyumlu” zeytinlik alanlarda yapılabileceğini baz alıyor.
Taşınmazları kamulaştırılan yurttaşların zeytinlik alanlarının uygun bedelle madencilik firmaları tarafından kiralanmasının da önünü açmış durumda.
11. maddeye eklenen geçici bir madde ise elektrik üretimi gerekçesiyle zeytinlik alanlarında madencilik faaliyetlerine izin vererek çevreye ciddi zararlar doğurma riski taşıyor. Teklif ile zeytin ağaçlarının taşınması ya da yerine yenilerinin dikilmesi öngörülüyor.
AK Parti milletvekillerinin verdiği önerge ile 11’inci maddenin metni değiştirildi.
Bu maddeye göre; Maden Kanunu’na eklenecek geçici 45’inci madde ile Muğla’daki belirli bölgelerdeki zeytinlik alanlarında elektrik üretimi amacıyla yapılacak madencilik faaliyetine izin veriyor, bu faaliyette bulunacak şirketlere yükümlülükler getirirken, kabul edilen değişiklikle birlikte tesis edilmek zorunda bırakılan zeytinlik sahaları, taşınan ve taşınamayan zeytin ağacı sayısının en az iki katı zeytin ağacından oluşmak durumunda. Fakat bir çok kişi ise bu kadar büyük bir alanın bulunamayacağını dile getiriyor.
Çevresel koruma ilkelerinin geri plana atılması eleştirilerine neden olan bir diğer durum elektrik üretimine yönelik olarak madencilik faaliyetlerinin başka bir alanda yapılamaması durumunda, zeytin ağaçlarının aynı il/ilçede taşınması ve geçici tesislerin kurulması kamu yararı nedeniyle mümkün olması.
ÇED Sürecinde “Sessizlik Olumlu” Sayılacak
Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreçlerinde ilgili kamu kurumlarının üç ay içinde görüş bildirmemesi halinde onay vermiş sayılması da bir diğer durum.
ÇED sürecine dair ‘olumlu görüş’ şu şekilde ifade ediliyor;
“Çevresel etki değerlendirmesi işlemleri Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yürütülür. Çevresel etki değerlendirmesi sürecinde ilgili kurumlar görüşlerini en geç üç ay içinde verir. Kurumların ilave süre talep etmeleri halinde en fazla bir ay ek süre verilir. Tüm değerlendirmelerini tamamlayarak bu süreler içinde görüş bildirmeyen kurumun görüşü olumlu kabul edilir. İzin vermiş kurumlar çevresel etki değerlendirmesi sürecinde olumsuz görüş veremez. Çevresel etki değerlendirmesi olumlu kararı alınan madencilik faaliyetleri için, ilgili kurum tarafından varsa mali yükümlülükler alınarak en geç bir ay içinde diğer işlemler tamamlanır.”
Bu durum uzmanlara göre çevre koruma mevzuatının denetim mekanizmalarını aşındırırken, devlet ormanlarında madencilik faaliyetleri için bedelsiz izin verilecek olması ise bir diğer eleştiri …
Bu düzenleme hakkında “Orman Kanunu’nun 169. maddesine açık aykırılık” olarak düşünen CHP milletvekili Orhan Sarıbal, “İktidara geldiklerinde yıllık 12 milyon metreküp olan orman kesimi, bugün 25 milyona çıktı. Yangınlarda her yıl 38 bin hektar orman kül oluyor” ifadelerini kullandı.
Hükümet teklifin enerji ithalatını azaltmak ve arz güvenliğini sağlamak için hazırlandığını iddia ederken, madenlerin bulunduğu sahalarda gerek duyulursa acele kamulaştırmaya gidilebilecek.Cumhurbaşkanı kararına göre ise üretimin en fazla yüzde 10’una kadar olan bir kısmının stoklanması zorunlu tutulabilecek.
Hangi madenlerin “kritik” kabul edileceği sanayi, ticaret ve milli savunma bakanlıklarının ortak değerlendirmesiyle belirlenebilecek
Kömür Gerçeği: Yerli Kaynak Gibi Görünüyor, Ancak İthalata Bağımlı
Enerji düşünce kuruluşu Ember’in verilerine göre:
- 2023’te Türkiye’nin elektrik üretiminin %36,6’sı kömürden sağlandı.
- Bu üretim 118 milyon ton CO₂ salımına neden oldu.
- Son 10 yılda kurulan 8,6 GW’lık kömürlü termik santralin 6,4 GW’ı ithal kömürle çalışıyor.
- Rusya, Türkiye’nin kömür ithalatında 2023’te %73’lük payla lider konumda.
Son yıllarda Türkiye’de kömürden elektrik üretiminde ithal kömürün payı hızla artmış ve son 10 yıl içinde kurulan 8,6 GW kapasiteli kömürlü termik santrallerin 6,4GW’lık kısmı, ithal kömüre dayalı santraller, ithal kömürden üretilen elektriğin toplam elektrik üretimindeki payı, 2013 yılında yüzde 12 iken 2023’te yüzde 22’ye yükselmiş durumda. Ayrıca kömür ithalatında Rusya’nın payı 2022 yılında yüzde 49 iken, 2023’te yüzde 73’e yükseldi.
2024’te Türkiye’nin yüzde 14’ü elektrik üretimini yerli kömür santrallerinden karşıladı. Bu santrallerin üretime devam edebilmesi için getirilen geçici düzenlemeler ise iklim açısından tartışma konusu.
Meclis’te Arbede, Muhalefet Kürsüyü İşgal Etti
CHP milletvekillerinin kürsü eylemiyle Meclis’te arbede çıktı. DEM Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca, AK Parti’li vekillerin üzerlerine yürüdüğünü ve cep telefonuyla bu anı kaydederken AK Parti Ağrı Milletvekili Ruken Kilerci’nin kendisinin üzerine yürüdüğünü söyledi. Olayın ardından Meclis Başkanvekili Tekin Bingöl oturuma ara verdi.
CHP’li Sarıbal, teklifin bu haliyle kabul edilmesi durumunda, iptali için Anayasa Mahkemesi’ne götürüleceğini belirterek; “Zeytin katliamı, mera kıyımı, orman yağmasıyla geleceğimizi yok edecekler. Giderayak ne var ne yok satacaklar, halkı yerinden yurdundan edecekler. Yok öyle yağma!” ifadelerini kullanarak durumun takipçisi olacağını aktardı.
Zeytinliklerin Taşınabilirliği Durumu
Geçen ay arda yine gündemde olan kanun teklifiyle kamuoyunda zeytinliklerin taşınmasının mümkün olup olmadığına dair yaşanan tartışmalarda yerbilimci Celal Şengör de zeytin ağaçlarının bilimsel yöntemlerle taşınabileceğini belirtmişti.
Bilimsel verilere göre zeytin ağaçlarının genç fidanlardan yüzlerce yıllık ağaçlara kadar hemen hemen her yaşta başarılı bir şekilde nakledilebileceği doğrulanırken,bu sürecin son derece dikkatli planlanıp uygulaması ve risklerle karşılanma durumu söz konusu.
“Bu yasa tümden yaşamımıza kastediyor”
Öte yandan “Toprağımızı Vermiyoruz Platformu” üyeleri, Ankara’da TBMM Genel Kurulu’nda 19 maddesi kabul edilen zeytinlik, orman ve mera alanlarında enerji ve maden faaliyetlerinin önünü açacak torba yasa teklifine karşı tepkilerini dile getirdi.
Yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; “Bu yasa ormanları, meraları, tarım alanlarını, zeytinlikleri yok ederken boğazımızdan zaten zorla geçen bir lokma ekmeğin, son damla temiz suyun da peşinde. Tarım politikaları ile zaten yokluğa terk ettiği köylüyü yerinden yurdundan etme, köksüzleştirme peşinde. Bu yasa tümden yaşamımıza kastediyor. Her şeyin farkındayız”
Hayat Pahalılığına İsyan: “Ekmek 15 lira, kiraz 400 lira”
Türkiye’nin 30 ilinden gelen köylülerin oluşturduğu “Toprağımızı Vermiyoruz Platformu” üyeleri, TBMM Dikmen Kapısı önünde eylemlerine devam ederken platform adına meclis önünde yapılan ortak basın açıklamasını okuyan Deniz Gümüşel “Canımıza tak etti. Ekmek 15 lira. Bir kilo domates 50, kiraz en ucuz 400 lira. Kendi kendine yeten bir ülkeyken, gıda ürünlerinin yarısına yakınını ithal eder hâle geldik” dedi.
Açıklama şu şekilde;
“Bu durumun hesabını vermeyen AK Parti, şimdi enerji projeleri için meraları, tarım alanlarını yok edecek bir yasayı Meclis’e dayatarak tarımı bitirmek niyetinde. Zeytin fiyatları almış başını gitmiş. En ucuz zeytinyağının litresi 400 lira. AK Parti, ‘zeytinyağı sizin neyinize, sofranıza zeytinyağı uğramasın’ dercesine kömür için zeytinlikleri yok edecek yasayı dayatıyor Meclis’te.
Şehirlerde ev kiraları asgari ücretin kaç katı olmuş. AK Parti, köyleri yok edecek, köylüyü kente zorla göç ettirecek, başının üstündeki damı yıkacak bir yasanın peşinde. Bir damacana su olmuş 150 lira. Dereler, göller kurumuş, susuzluk günlük hayatımızın parçası olmuşken AK Parti, su varlıklarımızı yok etmesi için maden şirketlerine vermenin peşinde. Memleketin dört yanında ormanlar yangın yeri. Ciğerlerimiz yanıyor. AK Parti, ‘yangın yetmez, kalan ormana da madencinin, enerji şirketlerinin testeresi girsin’ inadında. Bu yasa ormanları, meraları, tarım alanlarını, zeytinlikleri yok ederken boğazımızdan zaten zorla geçen bir lokma ekmeğin, son damla temiz suyun da peşinde.
Tarım politikaları ile zaten yokluğa terk ettiği köylüyü yerinden yurdundan etme, köksüzleştirme peşinde. Bu yasa tümden yaşamımıza kastediyor. Her şeyin farkındayız. Dün gece bu işgal yasasına karşı Meclis’teki tüm muhalefet milletvekilleri bir oldu. Bir ayı aşkındır Ankara Meclis yollarını aşındıran köylüsü, kentlisi yurttaşların yaşam hakkı taleplerini kürsüye taşıdı. Var olsunlar. Ama yetmez. Bu yasa geri çekilinceye, iptal edilinceye kadar mücadeleye devam edeceğiz. Bu toprakların insanları olarak bu varoluş mücadelesini, yaşam savaşını yorulmadan, yılmadan sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Toprağımızı vermiyoruz.”
Basın açıklaması sonrası muhalefet milletvekili ile İmar Yasası’na Takılanlar Derneği, Muğla Çevre Platformu, Bakırtepe Çevre Platformu, TEMA Vakfı’ndan temsilciler destek verenler arasındaydı.
TEMA’dan Nevzat Özer: “Irmaklar akmıyor, bu yasa daha da kurutacak”
Tema Vakfı’ndan Nevzat Özer de “Meralarımızı madenlere, OSB’lere verdik. Oysa ot yoksa et de yok, süt de yok” söyleminde bulunarak şunları aktardı;
“Derelerimizi kuruttuk, tam 8 bin kilometre dere artık yatağında akmıyor. O uğruna ‘akışına ölürüm’ dediğiniz ırmaklar, tam 8 bin kilometrede artık derelerden, ırmaklardan akmıyor. Ormanlarımız yanıyor, ormanlarımız paramparça ediliyor. Bu kadar kötü bir durumdayken bakın, bunu daha da şiddetlendirecek yasayla, kolaylaştıracak bir yasayla karşı karşıyayız. Bu yasa Anayasa’ya aykırıdır. Bu yasa uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Bu yasa, toprak, koruma, mera, zeytin, doğayı koruyan, bize yaşam veren bütün ne varsa; bizim dayandığımız her şeyi yok eden, güçsüzleştiren süreçleri kolaylaştıran bir yasadır. Bakın, 29 ildeki maden haritasını çalıştık. Yüzde 67’si madenlere ruhsatlı. Bu topraklar, ormanlar, sular bizim yaşam kaynağımız.”
Enerji İçin Doğa Feda mı Ediliyor?
TBMM’de kabul edilen düzenleme, Türkiye’de çevresel denge ile enerji politikaları arasındaki gerilimi gözler önüne seriyor. Muhalefet hukuki süreci başlatmayı düşünürken, sivil toplum sahada kararlı bir şekilde mücadeleye devam ediyor. “Toprağımızı vermiyoruz” sloganı, bu mücadelenin simgesi haline geldi.
“Enerji Güvenliği” Maskesiyle Ekolojik Geri Dönüşsüzlük Mü?
Yasa, iktidar tarafından “enerji arz güvenliği ve yatırım kolaylığı” gerekçesiyle savunuyor fakat çevreciler ve halk “doğa, tarım, iklim ve halk sağlığı için geri dönüşsüz bir tehdit” olduğunu dile getiriyor.
Zeytinliklerden başlayan bu mücadele, ekonomik adaletsizlikten doğa haklarına, yerinden edilmelerden gıda güvencesine kadar birçok başlığı kapsayan geniş bir toplumsal hareketi tetiklemiş durumda.