İnsansı robotlar ve otomasyon sistemleri, günümüzde yaşanan en önemli teknolojik dönüşümlerden birini temsil ediyor. Üretim süreçlerinin ötesine geçen bu gelişmeler, işgücü piyasaları, meslek yapısı ve toplumsal kurumlar üzerinde derin etkiler yaratıyor.
Bir yanda bu dönüşüm “verimlilik ve inovasyon temelinde olumlu bir teknolojik sıçrama” olarak değerlendiriliyor. Ancak diğer yanda, emek piyasasında “derin yapısal sorunlara ve toplumsal eşitsizliklere yol açabileceği endişesiyle bir kriz dinamiği” olarak ele alınıyor.
Beyin Gücünü de Tehdit Ediyor: Artık Sadece Mavi Yaka Değil
MetaTrend Robotics’in 2025–2035 raporuna göre, insansı robotların ekonomilere entegrasyonu “öngörülenden çok daha hızlı gerçekleşiyor.” Bu gelişme, özellikle “düşük gelirli, güvencesiz ve tekrarlanabilir işlerde çalışan bireyler açısından ciddi bir yapısal işsizlik riski” oluşturuyor.
Sadece bu da değil; otomasyonun etkisi artık vasıflı iş gücünü de tehdit ediyor. “Bilişsel görevlerin yerini alabilecek sistemler geliştiriliyor,” bu da beyaz yaka çalışanları için dahi gelecekte işsizlik riskini gündeme getiriyor.
Robotlar Tarımda, Lojistikte, Hatta Yaşlı Bakımında!
Robotların kullanım alanı endüstriyel üretimle sınırlı değil. Lojistikten tarıma, yaşlı bakımından ev hizmetlerine kadar “emek yoğun sektörlerde” yaygın biçimde kullanılmaya başlandı. Bu durum, “teknoloji ile emeğin ikamesini hem ekonomik gerekçelerle hem de demografik zorunluluklarla” meşrulaştırıyor ve süreci hızlandırıyor.
Sosyal Devlet Üzerinde Baskı Artıyor
İçinde bulunduğumuz bu tablo yalnızca teknolojik bir gelişme değil; aynı zamanda “istihdam yapısındaki dönüşüm, toplumsal eşitsizlikler ve refah devleti mekanizmaları üzerindeki etkileriyle” birlikte değerlendirilmesi gereken bir durum.
Disiplinlerarası Yaklaşım Şart
Uzmanlara göre, “insansı robotların yükselişi yalnızca bir mühendislik veya üretkenlik meselesi değil; aynı zamanda sosyoekonomik adalet, istihdam güvencesi ve sosyal politikalar açısından dikkatle yönetilmesi gereken çok boyutlu bir dönüşüm süreci.”
Bu nedenle, bu sürece dair yaklaşım sadece mühendislik ya da ekonomi odaklı değil; aynı zamanda hukuk, sosyoloji ve kamu politikalarını kapsayan geniş ve kapsamlı bir “politika çerçevesi ve disiplinler arası analiz” gerektiriyor.
İnsansı robotlar çağında insan emeğinin geleceği artık sadece teknolojik gelişmelere değil, bu gelişmelere nasıl yanıt verileceğine bağlı. Bu da toplumun tüm kesimlerinin ortak akılla harekete geçmesini zorunlu kılıyor.
Kaynak: POLİTEİA//BÖLÜM 1
İNSANSI ROBOTLAR VE OTOMASYON: TEKNOLOJİK GELİŞME Mİ, TOPLUMSAL KRİZ Mİ?