Türkiye genelinde gerçekleştirilen kapsamlı birebir görüşmeler ve sosyal medya analizleri, gençler arasında gelişen yeni bir milliyetçilik dalgasının izlerini sürüyor. Bu dalga, geleneksel ülkücü çizgiden uzaklaşan, daha sivil, eleştirel ve modern bir milliyetçilik tanımına işaret ediyor.
İstanbul Gençlik Araştırmaları Merkezi’nin “Milliyetçiliğin Dönüşümü ve ‘Genç’ Yüzleri: Vakalar, Söylemler, Analizler” başlıklı araştırma raporuna göre; Milliyetçi Hareket Partisi’nin temsil ettiği otoriter, militarist ve dini motiflerle örülü klasik milliyetçilik anlayışı artık gençler arasında güçlü bir karşılık bulmuyor. Özellikle Ülkü Ocakları ile özdeşleşmiş geleneksel yapılar, gençlerin gözünde militer sembolleriyle çatışmacı ve dışlayıcı olarak algılanıyor. Bunun yerine; daha demokratik, özgürlükçü, yurttaş temelli bir milliyetçilik anlayışı güç kazanıyor.
Seküler Yönelimin Altında Ne Yatıyor?
Yeni milliyetçi gençlik, sekülerliği sadece bir inançsızlık biçimi değil; aynı zamanda devlet yapısına, toplumsal eşitliğe ve bireysel haklara dair bir savunu olarak konumlandırıyor. İslamcı-milliyetçi ittifaka açık bir mesafe koyan gençler, dindar nesil projesine ve din temelli baskı politikalarına karşı laikliğin altını kalın çizgilerle çiziyor.
Laikliğe duyulan bu bağlılık, gençlerin ülkücülükle aralarına koyduğu mesafede belirleyici rol oynuyor. İslamcı ideolojiyle bütünleşmiş milliyetçilik modelleri, seküler gençlerin gözünde otoriterleşmenin bir aracı olarak değerlendiriliyor.
Atatürk Milliyetçiliği: Yeni Jenerasyonun Ortak Paydası
Genç milliyetçiliğin en güçlü ideolojik referans noktalarından biri Atatürk. Cumhuriyetin kurucusuna duyulan bağlılık, yalnızca bir tarihsel figüre duyulan hayranlıktan öte, günümüz politik atmosferine karşı bir duruş biçimi.
Atatürk’ün laiklik vurgusu, halkçılık ilkesi ve bağımsızlık anlayışı; gençlerin hem ekonomik güvencesizlik hem de siyasal baskılar karşısında tutunabildiği güçlü bir ideolojik dayanak sunuyor. Bu yönüyle Atatürk milliyetçiliği, gençler arasında politik özneleşmenin taşıyıcı omurgasını oluşturuyor.
Sığınmacı ve Göçmen Karşıtlığı: Ekonomik Belirsizliğin Yansıması
Türkiye’de son yıllarda artan sığınmacı sayısı, özellikle ekonomik krizle birleşince genç milliyetçiler arasında güçlü bir “sınır milliyetçiliği” söylemini doğurdu. Gençler, devletin sığınmacılara yönelik politikalarını adaletsiz buluyor; kendilerini hakları gasp edilen, ötekileştirilen ve unutulan “asli yurttaşlar” olarak konumlandırıyor.
Bu söylem yalnızca etnik bir ayrışmanın değil; aynı zamanda dinsel ve sınıfsal bir tepkinin de dışavurumu. Sığınmacılar, muhafazakâr ve dindar kimlikleriyle İslamcı iktidarın destekçileri olarak görülüyor; bu da seküler milliyetçiliğin zeminini güçlendiriyor.
Türklük Merkezli Ama Kapsayıcı Bir Milliyetçilik
Yeni milliyetçilik, “Türklük” kimliğini merkezde tutarak, diğer etnik kimliklerle bir arada yaşama fikrine kapı aralıyor. Gençler, Kurtuluş Savaşı gibi ortak tarih anlatıları üzerinden Kürt, Laz, Çerkez ve Ermeni kimlikleriyle ulusal birlik fikrini yeniden üretiyor.
Ancak bu kapsayıcılık, eşit yurttaşlık anlayışına tam anlamıyla evrilmiş değil. “Bizden sayılmak” hâlâ Türklük şemsiyesi altında olmayı gerektiriyor. Bu yönüyle yeni milliyetçilik hem kültür milliyetçiliğini hem de etnosentrik vurguları bir arada taşıyor.
Kürt Meselesinde Yeni Söylem, Eski Güvenlikçi Hat
Kürt kimliği ve kültürü artık genç milliyetçiler tarafından tümüyle reddedilmiyor. Ancak siyasal temsiliyet ve hak eşitliği konularında hâlâ belirgin bir mesafe korunuyor. Bu yaklaşım, 2015 sonrası güvenlikçi devlet politikalarının gençlerin düşünce dünyasındaki etkisini yansıtıyor.
Yeni milliyetçilik, Kürt meselesini bir hak mücadelesinden ziyade ulusal bütünlüğü tehdit eden bir güvenlik sorunu olarak görmeye devam ediyor.
Devlete Eleştirel Gözle Bakan Milliyetçilik
Milliyetçi gençler arasında “kutsal devlet” anlayışı yerini eleştirilebilen ve hesap sorulabilen bir devlet arayışına bırakıyor. Devletin eğitimden sağlığa, istihdamdan adalete kadar temel hakları sağlayamaması, gençler arasında hayal kırıklığı yaratıyor.
Bu durum, devletin geleneksel “baba” rolünü yitirdiği, onun yerine neoliberal yönetim anlayışına sahip, şirket gibi işleyen bir yapıya dönüştüğü algısını beraberinde getiriyor.
Demokrasi ve Özgürlük Vurgusu: Anti-Otoriter Yönelim
Yeni nesil milliyetçilik, otoriterliğe karşı güçlü bir duruş sergiliyor. Gençler, ifade özgürlüğü, kadın hakları, kuvvetler ayrılığı gibi demokratik kazanımların erozyona uğramasından rahatsız. Bu durum, milliyetçiliğin demokratikleşmeyle barışabileceğine dair yeni bir pencere açıyor.
Ancak bu demokratikleşme isteği, çelişkili biçimde LGBTİ+ ve sığınmacı karşıtı söylemlerle birlikte yürüyebiliyor. Bu da, genç milliyetçiliğin hem muhalif hem de seçici özgürlükçü bir karakter taşıdığını gösteriyor.
Tekno-Milliyetçilik: Gurur Kaynağı Olarak Yerli Savunma
Savunma sanayisine yapılan yatırımlar, İHA ve SİHA gibi teknolojik gelişmeler, TeknoFest etkinlikleri… Tüm bunlar, milliyetçi gençler için yalnızca teknolojik atılım değil; aynı zamanda ulusal gururun somut göstergesi.
Yerli ve milli üretim vizyonu, özellikle taşra bölgelerinde yaşayan gençler arasında güçlü bir aidiyet yaratıyor. Ancak büyükşehirlerde bu yatırımlara daha eleştirel bir yaklaşım hâkim. İstanbul gibi metropollerde gençler, bu yatırımların popülizm aracı olarak kullanılmasından rahatsızlık duyabiliyor.
Yeni Milliyetçiliğin Geleceği Nerede Şekillenecek?
Gençlerin inşa ettiği bu “yeni milliyetçilik”, geleneksel milliyetçi kalıpların çok ötesine geçmiş durumda. Seküler, eleştirel, demokratik ve teknolojik yönelimleriyle milliyetçilik; artık bir ideolojiden ziyade bir tavır, bir duruş, hatta bir protesto biçimi olarak şekilleniyor.
Ancak bu yeni kimliğin içinde barındırdığı çelişkiler –özgürlükçülükle otoriter reflekslerin, kapsayıcılıkla dışlayıcılığın yan yana var olması– milliyetçi gençliğin politik yönünü karmaşık ama aynı zamanda zengin ve dönüştürücü bir potansiyele sahip kılıyor.
Kaynak: “Milliyetçiliğin Dönüşümü ve ‘Genç’ Yüzleri: Vakalar, Söylemler, Analizler”