Muhalefeti hedef alan hukuksuz gözaltı, tutuklama ve baskılar kabul edilemez. Anayasamızda belirtildiği gibi, “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.” Ancak hukuk dışı uygulamalar, gözaltı ve tutuklama kararları millet iradesine açıkça aykırıdır. Yargı, gün geçtikçe bağımsızlığını kaybetmiş, toplumun yargıya güveni derinden sarsılmıştır. Anayasada güvence altına alınan hak ve özgürlükler birer birer yok edilirken, yargı yetkisi yasalar çerçevesinde kullanılacağı yerde, iktidarın hukuk tanımaz uygulamalarına boyun eğmiş, halkın üzerine adeta bir kara bulut olarak çökmüştür.
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti çerçevesinde yapılan açıklamalar, kamu barışını zedelediği iddiasıyla suç sayılmış, farklı düşünenler suçlu ilan edilmiştir. Siyasi iktidar, kendisinden farklı düşünen kişilerin beyanlarını halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmekle itham ederek, demokratik bir toplum düzenine ağır darbeler vurmuştur.
Halk tarafından seçilen siyasetçilerin, siyasi parti liderlerinin ve belediye başkanlarının susturulması, demokrasiye ve özgürlüklere yönelik bir saldırıdır. Bu durumun somut örnekleri, halkın seçtiği belediye başkanlarının gözaltına alınması, hukuka aykırı tutuklanması, belediyelere kayyum atanması ve siyasi yasak tehditleriyle baskı kurulmasıdır. Türkiye Belediyeler Birliği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na açılan davalar ve soruşturmalar; Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ’a yönelik tutuklama kararı, Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Kolları Genel Başkanı Cem Aydın’ın hukuksuz gözaltına alınması baskıcı uygulamaların güncel örnekleridir.
Millet iradesine vurulan yargı darbesi kabul edilemez. Toplumsal muhalefet, bu darbenin karşısında tek yürek ve tek ses olmaya devam edecektir. Muhalefeti bölme ve sindirme çabaları her dönem olduğu gibi bu dönemde de başarısız olacaktır. Bu mücadeleyi aydınlatan en önemli unsur, geçmişte “Adalet” diyerek 450 kilometre yürüyen milyonlardır. Yaşanan acı tecrübeler, özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren tüm kesimlerle birlikte hareket etmenin, hukuksuz uygulamalara karşı durmanın ve yargının görev ve sorumluluklarını hatırlatmanın önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.
Sosyal Adalet Hareketi olarak, siyasallaşan yargıya karşı Anayasamızdan ve halkımızdan aldığımız güçle direneceğimizi; hukuk temelinde kurucu ilkelere bağlı kalarak, yargının üzerindeki baskıyı kaldıracağımızı ve hukuksuz uygulamalara son vereceğimizi bir kez daha vurguluyoruz.
Biz direneceğiz, adalet kazanacak!
Sosyal Adalet Hareketi