Suriye’de 2011 yılında patlak veren iç savaş, yıllar içinde küresel güçlerin satranç tahtasına dönüşürken, ABD’nin Nisan 2025’te aldığı kademeli çekilme kararı, sadece askeri değil, aynı zamanda jeopolitik sonuçlar doğurmaya başladı. Washington yönetimi, bölgede bulunan 2.000 askerden 600’ünü çekti, 8 askeri üssün 3’ünü kapattı.
Ancak uzmanlara göre bu adım, sadece “üniformalı askerlerin ayrılması” anlamına gelmiyor. “ABD’nin sahadaki etkisi özel askeri şirketler ve istihbarat ağları aracılığıyla sürecek” görüşü, çekilmenin görünmeyen yüzüne işaret ediyor.
Trump’ın Rotası: Asya-Pasifik, Suriye İkinci Planda!
2019’daki ilk çekilme hamlesi Pentagon’un direnişiyle sekteye uğrayan eski Başkan Donald Trump, 2025’te yeniden koltuğa oturduktan sonra “Asya-Pasifik’e odaklanma ve Suriye harcamalarını azaltma” stratejisini tekrar masaya koydu. Nisan itibarıyla asker sayısı 1.400’e düşürülürken, bu sürecin Pentagon tarafından temkinli biçimde yürütüldüğü kaydediliyor.
İsrail Alarmda: İran ve Türkiye’nin Etkisi Artabilir
ABD’nin çekilmesinden en fazla rahatsız olan ülkelerden biri İsrail. Tel Aviv yönetimi, “İran’ın sahada daha fazla alan kazanması ve Türkiye’nin etkisinin artması olasılığı” nedeniyle endişeli. İsrail’in artan hava saldırıları ve Suriye rejimiyle muhtemel örtülü iş birlikleri de bu kaygının bir yansıması olarak değerlendiriliyor.
Deir ez-Zor’un Altındaki Gerçek: Petrol ve Davud Koridoru
Petrol bakımından zengin Deir ez-Zor, sadece ekonomik değil, siyasi olarak da stratejik öneme sahip. ABD ve İsrail’in bölgedeki çıkar ortaklığına dair gelen iddialar, çekilme kararının arkasında başka hesapların da bulunduğunu düşündürüyor.
Türkiye İçin Yeni Diplomasi Zeminleri ve Tehlikeler
Ankara, uzun süredir SDG’nin (YPG/PKK uzantısı) meşrulaştırılmasına karşı duruş sergiliyor. Ancak zaman zaman bu duruşta yumuşama izlenimi veren açıklamalar, “ABD’nin Fırat’ın doğusundaki unsurlara sağladığı yardımlar” nedeniyle gerilim yaratıyor.
Bu bağlamda, “Türkiye’nin uluslararası alanda SDG’ye karşı daha etkili bir diplomatik söylem ve strateji geliştirmesi büyük önem taşımaktadır” ifadesi, Türk dış politikasının zayıf noktalarını gözler önüne seriyor.
İran’la Müzakere Askıda: Türkiye Belirsizlikle Karşı Karşıya
Trump yönetimi, İran ile nükleer müzakereleri yeniden başlatma niyetini açıklamışken, son anda bu görüşmelerin “Washington’un İran’a yönelik yaptırımları” nedeniyle ertelendiği açıklandı. İran da buna karşılık olarak Avrupa ülkeleriyle yapacağı bir toplantıyı iptal etti. “Trump’ın açıklamaları ve müzakerelerin askıya alınması, Türkiye için hem bölgesel diplomaside hem de güvenlik stratejisinde yeni belirsizlikler yaratıyor”.
Çok Katmanlı Stratejiler: Türkiye’nin Yol Haritası
ABD’nin çekilme süreci, Türkiye için hem tehdit hem fırsat barındırıyor. Uzmanlara göre Türkiye’nin izlemesi gereken başlıca stratejiler şu şekilde sıralanıyor:
- Etkin Diplomasi ve Kamu Diplomasisi: Türkiye, klasik yöntemlerin yanı sıra ticaret ve kamu diplomasisini aktif biçimde kullanmalı. “Bu mücadele yalnızca askeri yöntemlerle değil; kamuoyunu etkileyen iletişim araçlarıyla da sürdürülmelidir”.
- İsrail’le Çıkar Temelli Yaklaşım: Türkiye’nin, İsrail ile ideolojik gerilimleri aşarak enerji, güvenlik ve teknoloji gibi alanlarda iş birliğine yönelmesi öneriliyor.
- İran’la Dengeli Arabuluculuk: Türkiye, İran’la sürdürülen nükleer müzakerelerde arabulucu rol oynayarak, hem bölgesel hem küresel ölçekte etkisini artırabilir.
- Enerji Diplomasisi ve Deir ez-Zor: Bölgedeki enerji kaynaklarının Türkiye lehine kullanılması için “aktif ekonomik diplomasi” öneriliyor.
- Türk Dünyası Aktivasyonu: Türk Devletleri Teşkilatı’nın Suriye özelinde daha aktif olması gerektiği ifade ediliyor.
Askeri Güç Şart: Sahada Varlık, Masada Etki!
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki DAEŞ ve SDG tehditlerine karşı askeri operasyonlarını sürdürmesi, aynı zamanda diğer aktörlerle koordinasyon içinde hareket etmesi hayati önem taşıyor. “Türkiye’nin askeri altyapısını güçlendirmesi ve askeri diplomaside aktif rol üstlenmesi”, hem sahada kalıcılık hem de diplomatik etkinlik açısından kritik.
Hukuki Zemin Güçlenmeli: PKK’ya Karşı Uluslararası Hamleler
“Türkiye, SDG ve PYD/PKK ile ilgili uluslararası hukuk çerçevesinde daha güçlü ve kararlı bir strateji izlemelidir” vurgusuyla, PKK’nın terör örgütü olarak tanınmasının uluslararası platformlarda daha görünür hâle getirilmesi gerektiği dile getiriliyor.
Birleşmiş Milletler ve uluslararası kuruluşlarda yürütülecek kapsamlı bir kampanya, Türkiye’nin küresel destek arayışına ivme kazandırabilir.
Kaynak: POLİTEİA//ABD’NİN SURİYE’DEN ÇEKİLMESİ: TÜRKİYE’NİN STRATEJİK AÇMAZI VE BÖLGESEL KAOSUN YENİ SAHNESİ